Popüler Yayınlar

13 Ocak 2012 Cuma

İNSAN-HUMAN: Nazim Hikmet'ten ozlu sozler...

İNSAN-HUMAN: Nazim Hikmet'ten ozlu sozler...: Sen yanmasan,ben yanmasam,biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? Geçtim putların ormanından baltalayarak, ne de kolay yıkılıyor...

İNSAN-HUMAN: Nazim Hikmet "Mevlana"...

İNSAN-HUMAN: Nazim Hikmet "Mevlana"...: Mevlana Sararken alnımı yokluğun tacı Silindi gönülden neşeyle acı Kalbe muhabbette buldum ilacı Ben de müridinim işte Mevlana Edebe set çek...

Nazim Hikmet "Mevlana"...

Mevlana

Sararken alnımı yokluğun tacı
Silindi gönülden neşeyle acı
Kalbe muhabbette buldum ilacı
Ben de müridinim işte Mevlana
Edebe set çeken zulmeti deldim
Aşkı içten duydum, arşa yükseldim
Kalpten temizlendim, huzura geldim
Ben de müridinim işte Mevlana

12 Ocak 2012 Perşembe

Nazim Hikmet'ten ozlu sozler...


  • Sen yanmasan,ben yanmasam,biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?
  • Geçtim putların ormanından baltalayarak, ne de kolay yıkılıyorlardı.
  • Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim.
  • Memleketim:Bedreddin,Sinan,Yunus Emre ve Sakarya,kurşun kubbeler ve fabrika bacaları benim o kendi kendinden bile gizleyerek sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.
  • Topraktan öğrenip kitapsız bilendir.Hoca Nasreddin gibi ağlayan,Bayburtlu Zihni gibi gülendir .Ferhad’dır. Kerem’dir.Ve Keloğlan’dır.
  • Dost uğrunda ölmek kolay, fakat uğrunda ölünecek dostu bulmak zordur.
  • Cebimde yoktu ! Yüreğimden verdim.
  • İnsanlar işine gelince değil de vicdanına değince iyilik yapsalardı; bugün çıkar ilişkileri değil, gerçek sevdalar yaşanırdı !
  • Kelebek misalidir aşk; Anlamayana ömrü günlük, Anlayana bir ömürlük!
  • Ben Türk dillinin Şairiyim. Hayatımı buna adadım.

Çocuğumla anlaşamıyorum!..


Çocuğumla anlaşamıyorum, diyor anne-baba... Çocukla anlaşma yapılamaz. Çünkü o henüz olgunlaşmamış, iradesi yok denecek kadar azdır. Hayatı beslenmek ve eğlenmekten ibarettir. Anne-babanın karşısında muhatap yok, Allah'ın emaneti bir çocuk var. Çocuklarından şikâyet edenler, acaba o çocuğa milyonlarca lira verilse onu verirler mi? O kadar da kıymetli...


Anne-baba çocuğuyla anlaşmak istiyorsa evvela şu gerçeği kabul edecek. Ebeveyn, çocuğunun hizmetkârıdır. Yani "ben bu çocuğa şöyle baktım, o da bana şöyle davranmalı" diyemeyiz. Böyle bir şey yok. Allah, canavarları, yavrularına hizmetkâr etmiştir. Hiçbir kurt yavrusunu yememiştir. Hiçbir yılan yavrusunu zehirlememiştir. Aslanlar yavrularına köledir. Cinsi ne olursa olsun, ebeveyn yavrusunun kölesidir. Mesela anne kuş, yuvasını yapar, yumurtayı oraya bırakır. Yavru kuş yumurtan çıkınca o kadar cılızdır ki bazen yuvada ayağa kalkamaz. Anne kuş dünyayı dolaşır, yediği gıdaları kursağında getirir, yavrusunun ağzına döker. Belki kendisi açtır amma uçarak gezerek, yorularak bazı tehlikelerle karşı karşıya kalarak bulduğu gıdaları, getirir yavrusuna verir. İşte ebeveyn budur. Yani adetullah budur... 

Belki kendi üzerine giyecek elbisesi yoktur. Amma evladına kıyafet alacak. Belki kendisi cahildir amma yavrusuna tahsil yaptırmaya uğraşacak. Bir arkadaş çocuğunun kolundan tutmuş, "Ben süründüm, sen sürünmeyeceksin!" diyor. Çocuğu tartaklıyor. Çocuk ağladıkça babası bağırıyor: "Ben süründüm, sen sürünmeyeceksin!" O arkadaş ırgattı. Çok zor şartlarda para kazanıyordu. Çocuğunun kendisinden üstün olmasını istiyor, başka da bir isteği yok. Çocuk bu sırrı anlamıyor, anne-baba anlatmaya uğraşıyor. Çocuğun kölesi, gelecekteki, belki yirmi sene sonraki felaketten çocuğunu korumaya uğraşıyor. 

Beykoz kundura fabrikasının ayakkabısını giyerdim, ucuzluktan aldığım elbiseyle gezerdim, sade bir evde otururdum. Belki daha iyisini yapacak imkânlarım vardı fakat çoluk çocuğuma olduğumdan daha zengin görüntüsü hissettirmedim. 

Elbette ki anne-babanın çocukları üzerinde otoritesi olmalı. Otoriteyi sağlamak için önce anne-baba susabildikleri kadar susmalı, sabretmeli. İkincisi de hakkaniyetli iş yapmalıdır. Evde bir hukuk olmalı. Çocuk, "Ben ne yaptım ki bu cezayı aldım?" sorusunun cevabını kendi içinde bulmalıdır. Bu çocuğa ağır gelmez. Alimler, "Çocuklarda haya, korkudan daha iyidir; zira haya akıllılığı, korku pısırıklığı gösterir." demişlerdir. 

Bugünkü eğitim çocuğa pek bir şey katmıyor. Bu sebepten anne-babaya çok iş düşüyor. Zaten okullarda eğitim yok, öğretim var. Öğretmen çocuğa namaz kılmayı anlatıyor, camiye götüremiyor. İman olmazsa, insanın hayatını zevkleri ve menfaatleri yönetir. Kazanır, harcar, çalar oynar ve hayatı biter. İman olmayınca insan haram dairede yaşamayı beğenir. Çok iyi bir hayat yaşıyorum, der, çok iyi bir hayat yaşadığını zanneder. Sonra ummadığı bir anda ölüm gelir. Amel defteri açılır, hiç sevap yok. Zaten haram dairede yaşayan, dünyasını da cehennem eder. İslami şuurun olmadığı yerde çocuk kavak ağacı gibi büyür. Çocuk nefs-i emmare ile dünyaya gelir, hakla batılı ayıramaz. Ebeveyni de aynı şekilde yaşıyorsa, ismi Müslüman, hayatı başka türlü bir insan yetişiyor demektir...



Hekimoğlu İsmail
Zaman
07 Ocak 2012, Cumartesi

Pili 15 sene dayanan cep telefonu



CES'de tanıtılan bu cebin pili, tam 15 sene bitmiyor, üstelik fiyatı

 da el yakmıyor. 


Doğal afet veya trafik kazası gibi beklenmeyen bir durumla

 karşılaştığımızda, cep telefonları hayatımızı kurtarabiliyor.

 Peki böyle bir durumda pili birkaç saatte bile tükenebilen 

akıllı cebimizin aklı, bizi kurtarmaya yetebilir mi?

Zor durumlarda cebinizin pilinin bitmesini düşünmek istemiyorsanız,

 CES'de tanıtılan bu telefon sizi tatmin edecek. Sadece bir adet 

AA boyutundaki pili iddia edilene göre15 sene idare edebilen

 "Spare One" adındaki cep, acil durumlarda konumunuzu ve

 arayan kimliğini iletiyor. Telefonun üreticisi tarafından 

yayınlanan bültendeki detaylara baktığımızda ise telefonun 

10 saat konuşma süresi sağladığı, kullanılmadığında pilinin

 15 sene dayandığı vurgulanıyor. Cihaz bir tane Energizer 

Ultimate Lithium AA pil ile geliyor, ancak alkalin, NiMh veya

 lityum AA piller ile çalışabiliyor.

49.99 Dolar fiyat etiketiyle tanıtılan telefon, yolculuk 

yapanların ve uzun süre elektriğe ulaşması mümkün 

olmayanların çok ilgisini çekecek gibi görünüyor. 

Pili 15 sene dayanan cep telefonu


11 Ocak 2012 Çarşamba

Sağlıklı bir tartışma kavgaya dönüşmez...


Çiftler arasındaki tartışmalar, evliliğin tuzu biberidir. Tartışmanın dozu yükseldiğinde ise bu biber, eşleri adeta yakar.
Konuşma bir anda kavgaya dönüşür, silahlar çekilir, karşı tarafı alt edebilmek haklı olunduğunun ispatı için her yol denenir. Galip kim olursa olsun iki taraf da yapılan bu güç savaşından ağır yaralı çıkar. Hele ki her tartışma kavgayla sonlanıyorsa o evlilik çekilmez olur. Antalya'da bir çiftin tartışmasının ardından yaşananlar acı sonla bitti. Deniz-Sabit Dumlupınar çifti şiddetli dalgaların arasında kayboldu. Şimdi tartışmaya ya da kavga etmeye değer miydi diye düşünüyoruz.
Dikkat edilecek birkaç nokta ile konuşmalar kavgaya dönüşmeden ortadan kalkabilir aslında. Öncelikle kişi kendini çok iyi tanımalı. Çaresizlik, sevilmeme ve değersizlik düşüncelerinin hangisinin kendisinde olduğunu fark etmeli. Sonra rahatsız olunan durum, karşı tarafa uygun bir zamanda söylenmeli. Eşe 'sorumsuz adamın tekisin', 'çok dağınık kadınsın' gibi etiketlemelerde bulunulmamalı. Eski defterler açılarak geçmişin hataları ortaya saçılmamalı.
Psikolog Nedime Kekeçoğlu, yapılan hatalarla çiftler arasındaki konuşmaların bir anda kavgaya dönüşmesinin evliliği yıpratacağını söylüyor. Kekeçoğlu, eşlerin rahatsız oldukları mevzuyu söylemeden önce eşin uygun bir anının kollamasını önerirken, "Eşin çok sevdiği bir televizyon programı veya uykusu olduğunda, çok mutlu bir anında konunun açılması doğru değildir." diyor. "Doğru zaman bulunduğunda söze onun olumlu bir özelliğini veya bizim için değerli olduğunu söyleyerek başlamalıyız." diyen Kekeçoğlu, övgü veya sevgi sözcüklerinin karşı tarafın mesajı dinlemesini ve önemsemesini sağladığını ifade ediyor. Kekeçoğlu, sonra da rahatsız olunan hususun söylenmesini ancak ben dili kullanılarak aktarılması gerektiğini belirtiyor. Konuşmanın sonunu da yine sevgi veya övgü sözcükleriyle bitirmeyi tavsiye eden Kekeçoğlu, yapmacık ifadelerden de kaçınılması gerektiğini aktarıyor.
Kavgayı başlatan başka bir faktör de içte biriktirilen öfke. Bu öfkeyi boşaltmak için geçmişin sıkı sıkı deşildiğini belirten Psikolog Kekeçoğlu, "Karşımızdakinin zayıf yanlarına basarak onu sinirlendirmeye çalışırız. Geçmişte biriktirdiklerimizi karşı tarafı kırmadan 'Bana şöyle yaptığında ben şunları hissettim' tarzında ben diliyle bir seferde anlatıp karşı tarafı affetmeliyiz. Affetmemek en çok bizi yaralar. Affetmek süreç ister ve affetmek karşı tarafın doğru bir şey yaptığını onaylamamız anlamına gelmez. Eşimizle olan konuşmalarımızın tartışma boyutunda kalıp kavgaya dönüştürmemek için eşin düşünce yapısını etiketlememeli ve affetmeliyiz. Unutmamalı ki her kavga önce evliliğimizi sonra da çocuklarımızın ruhsal dünyalarını derinden etkileyecektir." diyor.
Etiketlemek de kavgayı başlatıyor. 'Sorumsuz adamın tekisin', 'Çok dağınık bir kadınsın' gibi yaftalamalar, karşı tarafı sinirlendirip kavga ortamı oluşturuyor. 'Sorumsuzsun' demek yerine, 'Evin eksiklerini almadığında sıkıntı yaşıyorum, misafirimiz geldiğinde mahcup oluyoruz' denilebilir. 'Dağınıksın' yerine de 'aradığımı bulmakta zorlanıyorum bu sefer de işe gecikiyorum' ifadeleri kullanılabilir. Durumun kendisinden bahsedilmeli, kategorize etmek sadece zarar veriyor.

Tartışma nasıl kavgaya dönüşüyor?
  • Kadın: Elektrik süpürgesi bozulmuş x marka almanı istiyorum.
  • Erkek: O marka çok pahalı onu alamam.
  • Kadın: Ama ben o markayı istiyorum. (Erkeğin yetersizlik inancı tetikleniliyor ve sinirleniyor. Erkek de karşı atağa geçiyor.)
  • Erkek: Sen karışma, bana ne yapacağımı söyleyemezsin, istediğimi alırım. (Kadına 'sen önemsiz birisin, senin fikirlerinin bir kıymeti yok' mesajı veriliyor. Tartışma alevleniyor.)
  • Olması gereken konuşma:
  • Kadın: Elektrik süpürgesi bozulmuş. Acaba hangi marka alsak?
  • Erkek: Bilmiyorum ki bir soruştur bakalım.
  • Kadın: İyi bir şey alalım ki sık sık değiştirmek zorunda kalmayalım, x markasının iyi olduğunu söylediler. Çok pahalıysa başka bir marka da alabiliriz.
  • Koca: Tamam ben bir bakayım. (Tartışma bir fikir alışverişi boyutundan çıkmadan, karşı tarafın zayıf yönlerine dokunmadan çözülüyor.)
ZEYNEP KAÇMAZ

10 Ocak 2012 Salı

Yüzlerce sır ve şifre taşıyan faziletli bir dua...

Asıl sırlar ve şifreler kul ile Allah arasında mevcuttur.
Peygamberimiz (S.A.V) bir hadiste bu önemli gerçeği şöyle anlatıyor:
"Allahu Teâlâ buyurdu ki: Ben namaz suresi olan Fatiha'yı kendimle kulum arasında yarı yarıya paylaştırdım. Yarısı Benim, yarısı da kuluma aittir. Bu vesile ile kulum bütün istediklerine kavuşacaktır.


"Fatiha bütün dertlere karşı şifadır."
"Fatiha Suresi, zehirden kurtulmak için bir şifadır.".
Fatiha nazara, göz değmesine karşı da bir şifa kaynağıdır.
"Fatiha'yı ve Ayete'l-Kürsi'yi bir kul okursa, o gün ona insan ve cin nazarı değmez."

9 Ocak 2012 Pazartesi

SMS bağımlılığı


Eskinin telefon sapıkları, sabit telefonlar dijitalleşip, ekranda arayan numarayı gösterince yok denecek kadar azaldı. Cep telefonlarına dadananlar ise gizli numaradan arama yasaklanınca sırra kadem bastı. Bunlar, teknoloji ile beraber ortaya çıkan ve yeni teknoloji ile de kurtulduğumuz problemler. Bir de teknolojinin sunduğu kolaylığın yanlış kullanıldığı alanlar var. Bunların başında SMS geliyor. Çünkü lise çağındaki gençlerimiz SMS’i kullanmayı bilmiyor.

Geçenlerde bir belediye otobüsünde, ayakta, bir elini ‘otobüs fren yaparsa düşmeyeyim’ diye tutunmak için kullanırken, diğer eliyle tuttuğu telefona baş parmağı ile on parmak hızında SMS yazan öğrenciyi gördüğümde önce şaşırmış, sonra da ‘ne kadar hızlı yazıyor’ diye imrenmiştim. Önceki hafta katıldığım veli toplantısında, bunun hiç de imrenilecek bir şey olmadığını, aksine bir çeşit hastalık, ‘SMS bağımlılığı’ haline geldiğini anladım. Çünkü sınıfa giren her öğretmen, öğrencilerin SMS yazmadan derse katılamadıklarından yakınıyordu. Dersi derste öğrenmek yerine aklı, gelecek SMS’te veya yazacağını düşündüğü için dersi dinleyemiyorlar. Sınıf öğretmeni, ‘Tahta da dersi anlatırken, bir şeyler yazdıktan sonra aniden dönüyorum, birçok çocuğun gözü telefonunda veya eli masanın altında. Ya SMS yazıyorlar, ya da okuyorlar. Telefon iletişim ihtiyacı olduğu için bir şey demiyorum ama ikazlarımız da fayda etmiyor. Bari siz çocuklarınızı ikaz edin’ diyordu.

Sonrasında katıldığım veli bilgilendirme seminerinde ise bir anne, birkaç defa söz alarak rehberlik öğretmeninden çocuğunun SMS alıp göndermesine engel olamadığından yakınarak bu sorundan kurtulmanın yolunu sorup durdu. Evde bile cep telefonu ile SMS alıp göndermeye devam ettiğini, çaresiz kaldığını söylüyordu. GSM operatörleri bazı kullanıcılarına bedavadan yüzlerce SMS veriyor. Bunu fırsata dönüştürüp yerinde kullananlar olduğu gibi yetişme çağında, eğitip fırsatını SMS alıp gönderme ile harcayan öğrenciler de var. Bunların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Şimdilik, ebeveynlerin ve eğitimcilerin özen göstermesini dilemekten başka çare görünmüyor. Bu arada, tek parmağıyla on parmak hızında SMS yazan öğrenci de gözümün önünden gitmiyor.

Twitter.com/mehmetsakin 

İnternetten bilgi paylaşanlar dikkat!


KBD Başkanı Ahmet Öztürk, sosyal ağlarda kayıtların çok sayıda senkronize olmuş sunucular üzerinde tutulduğunu belirterek, kullanıcıları dikkatli olmaları konusunda uyardı. 

Konya Bilişim Derneği Başkanı Ahmet Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gelişen teknolojiyle birlikte internet kullanımının yaygınlaştığını, bunun da günümüzün en önemli toplumsal ihtiyaçlarının başında gelen bilişimin doğru ve verimli kullanılması konusunu gündeme getirdiğini bildirdi.

İnternette art niyetli kişilerin sayısının her geçen gün arttığını ifade eden Öztürk, yetersiz güvenlik önlemleri ve gözden kaçırılan bazı detayların hırsızlara adeta davetiye çıkardığını vurguladı.

''Sosyal ağda paylaşılan her bilginin kaynağı biziz'' diyen Öztürk, şunları kaydetti:

''Sosyal ağlara kayıt olmak için, ad, soyad, e-posta adresi, doğum tarihi ve cinsiyet gerekli bilgilerdir. Bunun dışında paylaştığımız her bilgi bizim isteğimiz ve irademizle gerçekleşmektedir. Kullanıcı, herkesle paylaşmayacağı bilgiyi sosyal medyada da paylaşmamaya dikkat etmeli. Sosyal ağlarda, kayıtların çok sayıda senkronize olmuş sunucular üzerinde tutulduğunu bilmeliyiz. Ayrıca, sosyal medya kayıtlarının, devletlerin kontrolüne açık olduğunu, özellikle ABD yasalarına tabi olduğunu bilmekte fayda vardır. Maddi ve manevi anlamda ciddi zarara uğramış olsanız bile ABD yasalarına göre dava açıp kazanmış olsanız bile zararınızın sadece 100 dolara kadarının karşılanabileceğini unutmayınız.''

-''İnternette kaydedilen bilgiler silseniz dahi tamamen yok olmaz''-

Öztürk, internette paylaşılan ve kaydedilen bilgilerin, kullanıcı daha sonra onu silse dahi tamamen yok edilemediğini vurgulayarak, bu nedenle internet kullanıcılarının herhangi bir bilgiyi sosyal ağlarda paylaşırken veya herhangi bir şeyi kayıt altına alırken dikkatli olması gerektiğini bildirdi.

Sosyal medyada paylaşılan bir bilginin artık kamuya mal olduğunu, bunu paylaşanın telif hakkı olmadığını dile getiren Öztürk, ''Hazırlamakta olduğunuz bir yazınızı, bir eserinizi veya bir fikrinizi sosyal medyada paylaşmışsanız, telif hakkınızın olmayacağını bilmekte fayda vardır'' diye konuştu.

SAMANYOLUHABER

8 Ocak 2012 Pazar

Güneş Doğacak


Hiç durma yürü ki, yollarda gözler!
Durmuş şehit baban yolunu gözlerGeril, koş! 
Seni bekliyor pürüzler Şahlan ki sevinsin kederli yüzler..!
Belli, dâvâ büyük yollar da uzun;
Ne gam! Yolcusu olmuşsun Sonsuz'un!
Kutlu Rehber bu yolda kılavuzun;Lâfı mı olur artık, karın-buzun..!
Nasıl olsa bir gün güneş doğacak;
Çevreye yeniden nûrlar yağacak;
Dağ-dere, ova-oba bucak bucak, Işık gelip karanlığı boğacak...
M. Fethullah Gülen