Popüler Yayınlar

25 Mayıs 2012 Cuma

Bu keşiflerin bazıları tevafuk bazıları da kaza ile bulundu


Birçok icadın keşfedilmesi kimi zaman çok uzun yıllar alırken, kimileri de tevafuk eseri ya da bir kaza sonucu ortaya çıkabiliyor.

Bazı bilim adamları üzerinde çalıştığı maddeyi yanlışlıkla eve götürüp yemeğine bulaştırması sonucu ya da ormandaki bir otun yapışkan özelliğinden yararlanıp yeni bir madde icat etmişlerdir.

HowStuffWorks isimli internet sitesinde yer alan habere göre, işte ilginizi çekebilecek teaffuk eseri bulunmuş icatlar:

Anestezi: Anestezinin gerçek kaşifi itiraz etmesine rağmen, anestezinin gelişimine ve kullanımına katkıda bulunanlar ise mucidin benzer tesadüfi gözlemden esinlendiklerini belirtiyorlar. Crawford Long, William Morton, Charles Jackson and Horace Wells gibi bazı bilim adamları bazı vakalarda eter ve azot oksitin (gülme gazı) insanlarda ağrıyı önlediğini fark ettiler.
1800'lü yıllarda, bu bileşenlerin hem eğlenme hem de oyalanmak için solunması çok modaydı. Anestezinin kaşifleri, gülme partileri veya eter eğlencesi olarak isimlendirilen bu eğlencelere katılıp bu bileşenlerin insanların acıyı algılamalarını nasıl etkilediği konusunda çok şey öğrendiler.
Bu bileşenlerin tesadüfi keşfi acıyı önlemek için tıp alanında da kullanılmaya başladı. 1844 yılında Horace Wells bir sergiye katıldı ve bir katılımcının gülme gazının etkisinde bacağını yaralamasına şahit oldu. Bacağı kanayan adam Wells'e hiç acı hissetmediğini söyledi. Bu tesadüfi keşiften sonra Wells dişini çekerken bu bileşeni anestezik olarak kullandı.

Penisilin: İskoç bakteriyolog Alexander Fleming, laboraturındaki kaza sonucu penisilini keşfetti. Mucidin laboratuarı hep dağınık oluyordu. 1928 yılında 2 haftalık yolculuktan döndükten sonra, Fleming dağılmış çeşitli deneyleri düzenlerken ilginç bir mantar kolonisi keşfetti. Mantarlar "Staphylococcus aureus" bakterisi tarafından sarılmış kaplarda yetişmişlerdi. Fakat bu mantarlar, zararlı olmaya potansiyeli olan bakterileri yıkıyordu. Başka bir ifadeyle, mantarlar zararlı hücreleri yok ediyordu. Bunun önemini hemen kavrayan Fleming bir yıl sonra (1929'da) Penisilin adını verdiği keşfini duyurdu. Ancak Fleming'in bu keşfi tedavi için kullanılmadı. Yaklaşık 13 yıl sonra Howard Florey, Norman Heatley ve Andrew Moyer penisilininin geliştirilip etkili bir hale getirilmesini sağladılar.

Cırt cırt: Pıtrak (dulavratotu) bitkisini duydunuz mu? Elektrik mühendisi olan George de Mestral, İsviçre dağlarında köpeğiyle gezerken dulavratotunun köpeğin tüylerine ve elbiselerine yapıştığını görür. Mikroskopla bu iş nasıl oluyor diye inceleme yapar ve bitkinin üzerinde sayısız kanca görür. 1955 yılında, De Mestral kazara bulduğunu icadını mükemmelleştirmek için naylon üzerinde deneme yapmaya karar verir ve günümüzde kullandığımız cırt cırtı icat eder.

Kalp pili: Mühendis Wilson Greatbatch, 1958 yılında Cornell Üniversitesi'nde kalp seslerini kaydeden bir cihaz üzerinde çalışıyordu. Yaptığı cihazdan yanlış parçayı çıkaran Wilson gerekli enerjiyi cihaza verdiğinde, icadı normal bir kalp gibi çalışmaya başlamıştı. Yeni cihazını 1960 yılında bir insanın kalbine yerleştirmeden önce hayvanlar üzerinde denedi ve ince ayarlarını yaptı.
2262608369 31f731ef6d


Mikrodalga fırın: İkinci Dünya Savaşı sırasında bilim adamı olan Percy Spencer, Raytheon Şirketi'nde bir laboratuarı ziyaret etti. Bir cihazın önünde dururken ilginç bir şey fark etti. Spencer'ın cihazın yanındaki cebinde bulunan şeker yumuşamıştı, diğer cebindeki ise yumuşamamıştı. Bunu fark eden Spencer daha sonra mısır taneleri denedi ve onların patladığını gördü. Böylece 1945 yılında mikrodalga fırını keşfetmiş oldu.

Sakarin: İlk yapay tatlandırıcılardan biri olan sakarinin nasıl keşfedildiğini biliyor musunuz? John Hopkins üniversitesi'nde bulunan Ira Remsen Laboratuarı'nda çalışan Constantine Fahlberg bazı kimyasalları sentezlerken 1879 yılında tesadüfen buldu. Bilim adamı, farkında olmadan ellerinde kalan maddeyi evine getirdi. Evde yemek yerken, ekmeğine şeker eklememesine rağmen ekmeğin tadının biraz tatlı olduğu fark etti. Noktaları bir araya getiren Fahlberg, tatlılığın laboratuarında üzerinde çalıştığı maddeden geldiğini anladı. Bu ilginç, şekerli madde üzerinde daha fazla test yaptıktan sonra, Fahlberg kendi başına sakarinin patentini aldı.

Dinamit: İsveçli kimyager ve mühendis olan Alfred Nobel patlayıcılarla uğraşmanın işi olmayanlara göre olmadığını öğrendi. Nitrogliserini dengeleme çabalarında, Nobel ve laboratuar çalışanları birkaç kaza geçirdi. Stockholm'deki bir patlamada Nobel'in küçük kardeşi ve birkaç kişi daha 1864 yılında öldü. Bu kaza onu patlayıcı maddeleri daha güvenilir bir şekilde saklamak için bir çözüm bulmaya sevketti. Nitrogliserinin kararsız olduğunu bilen Nobel, sürekli olarak patlayıcıları patlatmak ve depolamak için çeşitli yöntemleri test etti. Nitrogliserini taşırken kutulardan biri kazayla kırıldı, sızıntı oldu. Kizelgur isimli toprağın sıvıyı mükemmel bir şekilde absorbe ettiğini fark etti. Kizelgur toz haline getirilip nitrogliserinle karıştırılınca kazara patlaması önleniyordu. 1867 yılında dinamitin patentini aldı.
1264559110562


Mısır gevreği: 1894 yılında Dr. John Harvey Kellogg, bu karışımı Michigan'daki bir sanatoryumda, sıkı bir vejataryen rejim uyguladıkları hastalara da verdiler. Bu mısır karışımının mısır gevreği haline gelmesi ise Dr. Kellogg ve ağabeyi Will Keith Kellogg'un sanatoryumda işlem sırasında, pişirdikleri mısırın yanlışlıkla preslenmesi sonucu oldu. Bu yeni şeklin tutacağını düşünen Kellogg kardeşler küçük bir bütçe ile üretime geçmeye, mısır hamurunu silindirlerden geçirip kurutarak gevrek haline getirmeye karar vermişler. 14 Nisan 1894 tarihinde ilk üretimi gerçekleştirip hastalarına vermeye başlamışlar ve 31 Mayısta "Granose" ismi ile ürünün patentini almışlar. Şeker ve süt ile karıştırılan bu gevrek hastalar arasında çok popüler olmuş. Bunun üzerine Kellogg kardeşler diğer tahıllarla da aynı sistemi denemeye başlamışlar. 1906 yılında Kellogg firmasını kurarak ürünü pazarlamaya başladılar.

Laptop pil ömrü nasıl uzatılır?


Laptop'unuzu elektrik şebekesinden uzakta daha uzun süre kullanmak istiyorsanız bu önerileri dikkatle okuyun... 

Laptop'unuzun pili siz işinizi bitiremeden,bir saat içinde tükeniyor mu? Küçük bir şokla karşılaşmaya hazırlanın.Zira laptop pilleri oldukça pahalı ve 100 dolardan başlayabiliyor.

Peki ama laptop pilleri hakkında bilmemiz gereken temel detaylar neler?

1. .Li-ion pil döngüsü:Li-ion piller,300 ile 500 tam şarj veya 2000 kısmi şarj ömrüne sahipler.Uzun depolama sürelerinin ardından iki veya üç kez doldurup boşaltma işleminin kapasitede artış sağladığı yönünde raporlar mevcut.Genel olarak,Li-ion pilinizi tam olarak boşaltmamalısınız.

2. Laptopunuzu sürekli şebekeye bağlı tutuyorsanız,pil döngünüzü (şarj-boşaltma) boş yere harcıyor olabilirsiz.İşte bu gibi durumlar için önerilen çözüm:Laptop'unuzu pilsiz olarak sadece elektrik şebekesinden çalıştırabilirsiniz.Ancak bu çözüm,herkes tarafından kabul görmüyor.Tam tersini,yani bilgisayarı elektriğe de bağlı olsa,pille çalıştırmanın daha iyi olduğunu iddia edenler de az değil.

3. Her ne kadar ucuz olsalar da,yeni pil seçiminiz asla üçüncü parti üreticilerin pilleri olmamalı.Bu pillerin en büyük sorunları,çabuk ölmeleri ve bazı uç durumlarda,yangın veya patlama tehlikesi yaratması...

Eski pilinizi çöpe atmamaya,onu uygun şekilde elden çıkarmaya da özen göstermeyi unutmayın.(teknoportal) 

Sıra sana da gelecek

İmanı kuvvetlendiren, güzel ahlâka teşvik eden, kalbde Allah sevgisini ve rikkati artıran, gönlü yumuşatan ve gözün yaşarmasına vesile olan, öldükten sonra dirilme, insanın Cenâb-ı Hak'la münasebeti ve zühd mülahazasıyla ilgili konulara "rekâik" denir.

Selef-i salihîn efendilerimiz rekâikle meşgul olmayı hayatlarının bir parçası haline getirmiş; Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem), Ashâb-ı kirâmın ve Tâbiîn'in ibâdet, zühd, tevekkül, tevazu ve kanâate dâir söz ve tavsiyelerine yer vermişlerdir. İnsanın ölüm meleğiyle karşılaştığı andaki durumu, can verme sırasındaki hali, defnedilmesi, kabir azabı, berzah hayatı, mahşer, hesap, mizan, sırat, Cennet ve Cehennem gibi safhalar üzerinde uzun uzun durmuşlardır. Bununla beraber, rekâik arasında en fazla râbıta-i mevt konusuna değinmiş ve ahiret için azık edinmenin lüzumuna dikkat çekmişlerdir.
Terk et dünyanın süsünü!
Râbıta; iki şey arasındaki bağ, bağlılık, irtibat, alâka ve münâsebet manalarına gelmektedir. Mevt ise ölüm demektir. Öyleyse, "râbıta-i mevt" tabiri, ölümü sürekli hatırda tutmayı, bir ayağı öbür âleme atmışçasına ötelerle irtibat halinde bulunmayı, bu dünyanın bir misafirhane olduğunu düşünerek ebedî saadeti kazanma gayretiyle yaşamayı ve tûl-i emelden kurtularak büyük bir alâka ile ahiretin yamaçlarına yönelmeyi ifade etmektedir.
Kur'an-ı Kerim hemen her münasebetle ölümü ve ölüm ötesini hatırlatmakta; "Her nefis ölümü tadıcıdır." (Âl-i İmrân, 3/185); "Senden önce hiçbir insana dünyada ebedî hayat nasip etmedik. Sanki sen ölsen, onlar ebedî mi kalacaklar! Hayır, her nefis bilerek veya bilmeyerek ölümü tadıp-durmaktadır. Biz, sizi bazen şerle, bazen de hayırla imtihan ederiz. Sonunda Bizim huzurumuza getirilirsiniz." (Enbiyâ, 21/34); "Yeryüzünde bulunan her varlık fânîdir." (Rahmân, 55/26) "Hiç şüphe yok ki sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra da büyük duruşmanın olacağı kıyamet gününde Rabb'inizin huzurunda birbirinizle dâvalaşacaksınız." (Zümer Sûresi, 39/30) gibi ayet-i kerimelerle dünyanın geçiciliğini, büyük bir mahkemenin insanları beklediğini ve ahiret hayatının ebedî oluşunu vurgulamaktadır.
Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) da "Ölümü ve öldükten sonra kemiklerin ve cesedin çürümesini hatırlayın. Ahiret hayatını isteyen, dünya hayatının süsünü terk eder." buyurmuş; "Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok anın." diyerek râbıta-i mevt tavsiyesinde bulunmuştur.
Hak dostları, Cenâb-ı Hakk'a vasıl olmak ve dünyanın mânevî tehlikelerinden kurtularak ebedî saadeti temin etmek için, bir taraftan çilelerle ve riyazetlerle nefs-i emmârenin öldürülmesine çalışmışlar; diğer taraftan da, bu dünyada fâni birer misafir olduklarını düşünerek ahiret azığı edinmeye gayret göstermişlerdir. Her zaman insanlara ölüm hakikatini hatırlatmış ve sürekli râbıta-i mevt dersi vermişlerdir.
Nice Gül Yüzlü Sultan Yatar Burada
Diğer taraftan, kabristanı ziyaret etmek ve oraya bir ibret mahalli olarak bakmak râbıta-i mevt düşüncesi açısından bizim için faydalı olabilir. Ne var ki, günümüzde hayat tutkusu ve günlük meşgaleler insanları öylesine kuşatmıştır ki, mezarlardan ibret alan kimselere rastlamak pek zordur...

24 Mayıs 2012 Perşembe

B12 eksikliği, unutkanlığa sebep oluyor


Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Taner Kaya, vücuttaki B12 eksikliğinin unutkanlığa sebep olduğunu söyledi.
Vejetaryenler ve diyet yapanların kendilerine çok dikkat etmeleri gerektiğini ifade eden Dr. Kaya, zayıflamak için bilinçsizce diyet yapanların halüsinasyonlar ve nöropsikiyatrik bozukluklara yol açabilecek sağlık sorunları ile karşılaşabileceğini kaydetti. Kaya, diyet yapanların, vejetaryenlerin, mide asidini azaltan ilaçları sürekli kullanan hastaların, diyabet hastalarının ve yaşlıların B12 vitamini eksikliğinde riskli bireyler grubunda bulunduğunu belirtti. Kaya, "B12, özellikle hayvansal dokularda bulunur. Sebzelerde yer almaz. Beyinde, kollarımıza ve bacaklarımıza uzanan sinir hücrelerinin üzerinde onları koruyan, işlevselliğini artıran, koruyucu kılıfın yapılmasında görev alır. B12 vitamini kansızlık hastalığını önlemek için gereklidir. Alyuvar üretiminde folik asitin (B9) düzenlenmesine yardım eder ve demir kullanımına yardımcı olur." dedi.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Öksürük kalp krizini geciktiriyor

Kriz, kalbi besleyen ana damarlardan bir ya da birkaçının pıhtı ile tıkanması sonucu meydana geliyor. Bu noktada kanın sulandırılması önem kazanıyor.

Kriz anında ilk yapılacak şey hastanın rahat bir yere yatırılması ve en kısa zamanda Acil Servis'in aranması. Ambulansın gelmesini beklerken aspirinin yanında öksürük de hayat kurtarabiliyor...

20 Mayıs 2012 Pazar

Bitki çayı içerken bunu sakın yapmayın!


Ancak beklenen yararı sağlayabilmesi için bitkisel çayların bilinçli olarak hazırlanması ve tüketilmesi gerekiyor. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, 7 yıldır geçirdiği hastalıklardan sadece tek bir seferinde antibiyotik kullanmak zorunda kaldığını söyledi.

Bitki çayı denilince ilk akla gelenin adaçayı, ıhlamur, yeşilçay olduğunu belirten Prof. Dr. Yeşilada, şunları söyledi: "Bitkisel çaylar birçok sorun için mükemmel bir seçimdir. Özellikle yatıştırıcı olmaları nedeni ile stresi gidermekte oldukça faydalıdır. Yaz aylarında sıcakta yoğun bir trafikte seyreden sürücüler çok stresli olur. Bu gibi durumlarda yapılabilecek en güzel şey papatya çayı içmektir. Bu çay sıcak içilebileceği gibi soğuk olarak da tüketilebilir." 


Lavanta ile birlikte karıştırılan papatyadan demlenen bir bardak çayın temizlik hissi vereceğini, kasları gevşeterek mideyi rahatlatacağını aktaran Yeşilada, "Yine uzun yolculuklara çıkan kişilere önerebileceğimiz bitki çaylarından bir diğeri biberiye çayıdır. Konsantrasyonu artırıcı özelliği olan biberiye çayı ayrıca hafızayı güçlendirir ve hazımsızlığı giderir" dedi.



Prof. Dr. Erdem Yeşilada, bitkilerin etki ve cinslerine göre kullanılması gerektiğine dikkat çekerek şu uyarılarda bulundu: "İçinde kuvvetli biyolojik etkiye sahip bileşenler bulunan bitkilerin çay olarak kullanılması tehlikelidir. Yüksükotu gibi bitkilerin yer aldığı bu grup, aşırı dozda alındığında zehirlenmelere neden olabilir. Orta etkili bitkiler ki uygun miktarlarda kullanıldığında zararlı olmazlar. Zayıf etkili bitkiler; önerilen miktarlarda kullanıldıklarında sakıncalı olmayan bitkilerdir. Papatya, tıbbi nane ve ıhlamur gibi bitkiler bu grupta yer alır."



İLAÇ DEĞİL; AMA TEDAVİYE YARDIMCI



Halk arasında ilaç olarak adlandırılmasının yanlış olduğunu vurgulayan Erdem Yeşilada, "Bitki çayıyla tedavi olmaz, bazı şeylere yardımcı olur" diyerek bazı bitkilerin özelliklerini şöyle sıralıyor;



Ihlamur: Soğuk algınlığını geçiremezsin ama iltihap giderici özelliği var ve şikâyetleri azaltır.



Ekinezya: Etkili bileşenleri suda çözülmez. Çay olarak kullanılmaz.



Papatya: Sakinleştiriyor.



Yasemin: Keyif çayı.



Zencefil: İltihap giderici. Safra söktürür, hazmı kolaylaştırır. Safra taşı olanlarda ve safra kesesi olmayanlarda ağrı yapar. Hamileler günde en fazla bir bardak içebilir.



Tarçın çayı: Şeker düşürücü etkiye sahip.



Meyve çayları: Aromalı keyif çayı.



Nane çayı: Sindirimi kolaylaştırır.



Rezene: Sindirimi kolaylaştırır, gazı giderir.



LİMON, ADAÇAYINI ETKİSİZ KILAR



Öte yandan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ersin Karabacak, özellikle adaçayının limon sıkılarak içilmesinin çok yanlış olduğunu söyledi. Adaçayının birçok faydası bulunduğunu ve 1920 yılında Amerika'da boğaz ağrısı ve diş eti hastalıklarında kullanılması için tıbbi onay alındığını kaydeden Karabacak, daha başka olarak bağırsak gazlarını giderip bulantıyı kestiğini, gargara yapılması halinde ağız, dişeti ile dildeki şikâyetlerle boğaz, bademcik enfeksiyonlarına karşı faydalı olduğunu dile getirdi. Karabacak, "Limonun, adaçayı ve diğer bitki çaylarında şifa kaynağı olan yağları öldürdüğünü tespit ettik. Halk arasında doğru bilinen yanlışlardan biri de bütün bitki çaylarına limon sıkılmasının iyi olduğudur. Oysa bu bilimsel değildir, sadece bir alışkanlıktır" diye konuştu.



Bitki çayları nasıl hazırlanmalı?



Yaklaşık 35 yılını bitkilere ve onları araştırmaya adayan Prof. Dr. Yeşilada, bitki çayı hazırlarken özellikle taze kaynamış klorsuz su kullanılması gerektiğini ifade etti. 



Bitki çaylarının siyah çay gibi kaynatılmamasını tavsiye eden Yeşilada, bu çayların hazırlanması hakkında şu bilgileri verdi:



Bitki çayının hazırlanacağı demlik ya da fincanların kaliteli porselen olması tercih edilmelidir. Özellikle uçucu bileşenlere sahip bitki çayların hazırlanmasında kapaklı fincan kullanılması önerilir.



Suyun birkaç kez kaynatılması, içindeki mineralleri değiştirdiği için çayın kalitesini olumsuz etkiler.



Bitki çaylarının hazırlanmasında uygulanan en klasik yöntem; enfüzyondur. 100 derecelik bir ısıya sahip olan suyun, çayın üzerine dökülmeden önce 80 dereceye kadar soğuması beklenmelidir.



Porselen bir demliğe önce çayını yapacağınız bitkiyi koyun ve üzerine gerekli miktarda su ekleyin. Genellikle 1 tatlı kaşığı kuru veya bir avuç taze ot için dörtte bir litre su kullanmak gerekir.



Çayın demlenmesi için 2-5 dakika yeterlidir. Kök bitkilerden çay yapacağınızda (zencefil, havlıcan gibi) aynı miktarda su ve bitkiyi birlikte cezveye koyup kaynatma yoluyla çayınızı yapabilirsiniz.



Bitki çaylarının fazla içilmesi zararlı. Kışın yoğun şekilde tüketilen bitki çaylarının tıpkı ilaç gibi düşünülmesi, günde 3 fincandan fazla içilmemesi gerekir.