Popüler Yayınlar

7 Ocak 2012 Cumartesi

Ezber gücü nasıl artar?


Evvela şunu ifade edeyim ki, Allah hafıza gücü, ezberleme istidat ve kabiliyeti vermemişse hiçbir şey yapamayız.
Eğer böyle bir durum mevzu bahisse O'nun verdiğine kanaat etmeli ve Allah'a hamd ve sena etmelidir.
İkinci olarak, Allah ezberleme kabiliyeti vermiştir, hafıza kuvvetlidir fakat hafızayı bozan, inhiraf ettiren, bulandıran ve ezberlenecek şeylerin önüne geçen bazı günahlar vardır. Hususiyle asrımızda, nisyan hastalığına sebebiyet veren bu günahların en yaygın olanı, harama nazar etmektir. Harama nazar, insanda çok ciddi ve köklü bir unutkanlığa sebebiyet vermektedir.
Muteber hadis kitaplarında olmasa da, Şazeli, Muhyiddin Arabî gibi kimselerin hafızayı güçlendirip unutkanlığı azaltma adına bazı tesirli duaları vardır. Halef uleması tarafından bunlar toplanıp bir araya getirilmiştir.
Bir hadis-i şerifte hafıza geriliğinden ve ezberleyememekten şikâyette bulunan insanlara dört rekât halinde kılınan bir namazdan ve arkasından yapılan duadan bahsedilmektedir. Bir gün Hz. Ali, Allah Resulü'ne gelip Kur'an'ı hafızasında tutamamaktan yakınır. Bunun üzerine Efendimiz ona, Cuma gecesi kalkıp ilk rekâtında Fatiha'dan sonra Yâsin Sûresi'ni, ikinci rekâtta Fatiha'dan sonra Duhan Sûresi'ni, üçüncü rekâtta Fatiha'dan sonra Secde Sûresi'ni, dördüncü rekâtta ise Fatiha'dan sonra Mülk Sûresi'ni okuyacağı dört rekâtlı bir namaz tarif eder. Namazdan sonra da dua kitaplarında "Hıfz duası" adıyla bilinen duayı yapmasını ister.
Hz. Ali bunu beş veya yedi gece yapar ve Allah Resulü'ne gelip şöyle der: "Ya Resulallah! Ben daha önceleri dört-beş ayet okuduğumda ezberleyemiyordum. Fakat şimdi kırk ayet kadar ezberleyebiliyorum. Onu okuduğumda da sanki Allah'ın kitabı gözümün önündeymiş gibi oluyor. Yine önceleri hadisi duyup tekrar ettiğimde tam ezberleyemezdim. Fakat şimdi hadisleri işitip onları rivayet ettiğimde bir harf bile kaçırmıyorum." (Tirmizi, Daavat, 114) Her ne kadar bu hadis, hadisçiler tarafından tenkit edilse de büyük kimseler tarafından itimat edilmektedir.
Harama nazardan ötürü hafıza dağınık ise içinde yaşadığımız ve curcuna haline gelmiş toplumun umumi manzarası bunu ihdas ediyorsa mümkün mertebe zaruret hâsıl olmadan toplum içine girmemek, çarşıda pazarda dolaşmamak, bizi ilgilendirmeyenler ile münasebeti azaltmak gerekir.
Vazife ve mesuliyetimizin muktezası olarak yer yer karşımıza haramlar çıksa da mümkün mertebe onlardan kaçınmak lazım. Çünkü ehlullah, harama nazarın nisyan yaptığı üzerinde ısrarla durmuşlardır. Üstad Hazretleri de günümüzdeki açık-saçıklığın unutkanlık hastalığına sebebiyet verdiğini ifade etmektedir.

6 Ocak 2012 Cuma

Anne-Baba-Evlat

“O’dur ki sizi bir tek candan yarattı ve bundan da, gönlü kendisine ısınsın diye eşini inşa etti. Erkek eşini sarıp bürüdü, o da hafif bir yük yüklendi, hamile kaldı. Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca her ikisi de Rabbi’leri olan Allah’a yönelip “Eğer bize sağlıklı, kusursuz (sâlih) bir evlat verirsen mutlaka Sana şükreden kullarından oluruz” diye yalvardılar. Fakat Allah kendilerine kusursuz bir çocuk verince, annesi de babası da ölçüyü kaçırıp verdiği çocuk sebebiyle şirke bulaştılar. Tuttular, Allah’a birtakım şerikler yakıştırdılar. Halbuki Allah onların yakıştırdıkları her türlü ortaktan münezzehtir.” (A'raf,7/190)

-Anne-baba evlat ile imtihan olmamak için Allah Teâlâ’ya gönülden dua etmelidir. Şayet, Cenab-ı Hak kendilerine bir çocuk lütfedecekse, onun eli ayağı, gözü kulağı, bütün aza ve cevârihinin sıhhatli olması için niyazda bulunmalıdır. Ayrıca, çocuğun iman, İslam ihsan ufkuna ermiş, ibadet ve muamelelerinde dikkatli, Kur’an’da tarif edilen bütün hususiyetleriyle salih bir insan olmasını Yüce Yaratıcı’dan dilemelidir. Evet, “salih bir çocuk” talebinde, beden ve cismaniyet açısından olduğu gibi, manevi yapı, kalbî ve ruhî hayat zaviyesinden de sıhhatli bir çocuk isteği melhuzdur. 

-Günümüzün genç nesillerinin evlilik, aile, çoluk çocuk gibi mevzularda gerekli bilgi ve donanıma sahip olduklarını zannetmiyorum. Hakikaten günümüzde gençlere bu mevzuda ciddi bir eğitim verilmiyor, onlar bu konuda gerekli bilgi ve donanıma sahip olarak yetiştirilmiyorlar. Bundan dolayı aklıma geliyor ki, üniversite, hatta liselerin bünyesinde aile ve evlilikle alâkalı, muhatapların seviye ve konumuna göre seminerler verilebilse. Hatta devletin uygun göreceği şekilde, bu mevzu belli bir disipline bağlansa, şahıs, gerekli bilgi, donanım ve ehliyete sahip olduğunu ispat edip bir tür evlilik sertifikası aldıktan sonra o şahsın evliliğine müsaade edilse. Meselâ bu seminerlerde evliliğin insanın omuzları üzerine yüklediği vazife ve sorumluluklar, eşler arasında iyi bir münasebet ve geçim için dikkat edilmesi gereken hususlar, çocuk yetiştirme ve terbiye usulleri, evlilikte karşılaşılan bazı sıkıntı ve meşakkatlere katlanmanın Allah indindeki kıymet ve yeri, boşanmanın her iki taraf ve çocuklar için nasıl bir âfet, nasıl bir bela olduğu… gibi hususlar ilim ve yaşanmış tecrübelerin ışığı altında evlenecek gençlere anlatılıp öğretilebilir. Evet, önce anne babalar yetiştirilmelidir ki, onlar da çocuklarını birer emanet kabul etsinler ve onların iyi yetişmeleri için gerekenleri yerine getirsinler... 
www.herkul.org
Bamteli

5 Ocak 2012 Perşembe

Anne her yerde anne..!

İster kuş olsun, ister bir kedi.. Anne her yerde anne..!


Onlar da anne!

Huzurlu, sağlıklı bir aileniz varken bugünlerde kendinizi çok gergin mi hissediyorsunuz?


Eşinizle, çocuklarınızla sık sık tartışıyor, her şeye alınıyor, çabuk sinirleniyor sonra da pişman mı oluyorsunuz? Bunun nedeni son zamanlarda gücünüzün üstünde yük yüklenmeniz, zamanınızı iyi yönetememeniz, kendinizi geliştirmeye ya da dinlenmeye yeteri kadar zaman ayırmamış olmanız olabilir.
Çabuk sinirlenme ve alınganlığın birçok nedeni vardır. Kişi kendini, bedenini, ruhsal durumunu iyi tanırsa yolunda gitmeyen bir şeyleri çabuk fark eder. Yakınların uyarısı da bu noktada işe yarar. Aşırı iş yükü, herkeste her zaman aşırı sinirliliğe yol açmaz. Sağlığın bozulması, insanlarla ilişkilerdeki problemler, eşlerin ve diğer aile üyelerinin birbirine vakit ayıramaması, kişinin kendisini geliştirememesi, dinlenememesi, uyku problemleri gibi pek çok neden aşırı gerginliğe yol açabilir.
Ailenin idaresi ile ilgili sorumlulukların fazlalaşması da sadece nedenlerden bir tanesidir; fakat önemli bir nedendir. Erkek veya kadından biri aşırı iş yükünden dolayı aşırı gergin olduğunda aile kısa sürede stresli bir aile haline gelmeye başlar. Evdeki huzurlu ortam bozulur, alınganlıklar, suçlamalar, bağrışmalar domino taşlarının birbirini etkilemesi gibi bütün aile üyelerini etkiler. Aile üyelerinin ruh ve beden sağlıklarında arka arkaya bozulmalar görülür. Bu noktada hanımların rolü çok önemlidir. Hanımların eşleri başta olmak üzere bütün aile üyelerini rahatlatıcı özellikleri vardır. Bu tamamen içten gelen bir duygudur. Sakin, neşeli bir iletişim, güzel, huzurlu bir ortamla tamamlanır. Sağlıklı bir hanım eşine çocuklarına lezzetli yemekler hazırlamaktan, güzel sofralar kurmaktan, onlara tertemiz ütülü kıyafetler hazır etmekten hoşlanır. Evin temizliği, düzeni, duvarların boyasından masanın örtüsüne kadar her ayrıntı kadının kendisini rahat hissetmesini sağlar. Birçok hanım bunu içten gelen bir duyguyla severek yapar. Annenin bu özelliği, çocukların sağlıklı gelişimi için de çok önemlidir.
Çalışan kadınlar ise ne kadar farklı bir meslek sahibi olsa da evdeki tertip ve düzeni makul ölçülerde sağlamadıkça hayatlarında bir şeyler yarım kalmış hissine kapılır. Çalışan hanımlar evin idaresi ile ilgili gereken desteği yakın çevrelerinden aldıkları takdirde hem kendilerini rahat hissetmekte hem de aşırı yükten kaynaklanan sorunlardan korunmuş olur.
Sağlıklı bir erkek de evin geçimini sağlamaktan, evin, arabanın bakımı, vergi ve faturaların ödenmesi gibi dış işlerini yapmaktan, fiziki ihtiyaçlarını karşılamaktan, tamiratları, alışverişi yapmaktan, eve geldiğinde çocuklarla ilgilenmekten hoşlanır. Bebeğin bakımında, yemeğin hazırlanmasında, temizlik ve düzen işlerinde eşine destek olmayı sever. Çocukların ödevlerine, derslerine yardım etmek, toplantılarına katılmak konusunda anne-baba birbirine yardımcı olur.

Zaman tanzimi, gerginliği azaltır
AŞIRILIKTAN SAKININ
Son zamanlarda ev işlerinde normalden daha titiz davranıyor olabilirsiniz. Bunda temizlik ve simetri takıntısı olan bir arkadaşınız da etkili olabilir. Normalin üzerinde temizlik ve düzene yoğunlaşmanız güç ve zaman dengelerinizi bozabilir.
sOSYAL AKTİVİTELERİ SIRAYA KOYUN
Her insan kendi kendine kalıp aile içinde daha fazla zaman geçirmeyi ister. Zaman zaman da sosyal ilişkilere yoğunlaşır. Her ikisinde de aşırılıktan kaçınılmalıdır. Sosyal aktiviteleri sıraya koyun, evdeki programı aksatmayın.
DAVETLERİ ÜST ÜSTE GETİRMEYİN
Yakınlarınızı eve davet ettiğinizde sıraya koyun. Emek ve zaman isteyen yemekler yapıyorsanız, bu aşırı yorgunluğa yol açabilir. Eksiklikleri telafi etmek için uykudan veya dinlenmenizden fedakârlık yapmak sizi gergin ve sinirli yapar.
YOĞUN GÜNLERDE SADE YEMEK YAPIN
Temizlik günlerinizde, alışveriş günlerinizde, çamaşır ve ütünüzün fazla olduğu zamanlarda daha sade yemekler yapmayı tercih edin.
ALIŞVERİŞ PLANINI İYİ YAPIN
Neyin, nereden, ne zaman, ne kadar alınacağı konusu aile idaresinde önemlidir. Plansız alışveriş yapmak sık sık alışverişe gitmeyi gerektirir ve eşlerin üzerindeki iş yükünü artırır.

''ÜMIT HEKIMLERI'' SOMALI'DE ''ÜMIT ISIGI'' SAGLIK PROJESINI BASARIYLA TAMAMLADI.


4 Ocak 2012 Çarşamba

İNSAN-HUMAN: Evlilikte 'biz' olabilen eşler, mutluluğu yakalıyo...

İNSAN-HUMAN: Evlilikte 'biz' olabilen eşler, mutluluğu yakalıyo...: Evlilikler canlı bir organizma gibidir. Beslenmek, bakılmak ister. Eşinize baskı yapmadan, evde hükümranlık kurmaya çalışmadan ortak yolla...

Evlilikte 'biz' olabilen eşler, mutluluğu yakalıyor


Evlilikler canlı bir organizma gibidir. Beslenmek, bakılmak ister. Eşinize baskı yapmadan, evde hükümranlık kurmaya çalışmadan ortak yollar bulunabilir. Evlilik ona değer vermek, saygı göstermek, 'ben' yolundan çıkıp 'biz' olmayı başarmak demektir. Aile ilişkilerinde gönül aynasını kırmayın.
Evliliğinizde mutlu olmak mı istiyorsunuz? "Acaba eşime nasıl davranırsam onu mutlu ederim?" sorusunun cevabını mı arıyorsunuz? İşte size yardımcı olacak cevaplar:
Eşinize değer verin. Hayatınızdaki ilk sırayı eşinize verin ve bunu, ona hissettirin. Böyle yaparsanız eşiniz kendini değerli görür. Değerli olduğunu anlayan eş, eşinin hatalarına değer vermez. Değersiz olduğunu düşünen eşse, eşinin hatalarına değer verir. Bu da aile içindeki huzursuzluğa netice verir.
"Ben" yolundan çıkıp "biz" yoluna girin. Evlilik mutluluğunu baltalayan, mutluluk gemisini yalpalayan şey bencilliktir. Kendi doğrularını karşı tarafa kabul ettirmek için evliliği savaş alanına döndürmektir. Evlilik 'ben' yolundan çıkıp 'biz' yoluna girmektir. Ancak o zaman güzeldir. 'Ben yine yolumdan giderim' denilirse o evlilikte mutluluk yakalanmaz.
Kendinizi komutan yerine koymayın. Eşinizi, komutlarınızı "emredersiniz komutanım" diye yerine getirecek bir er gibi görmeyin. Siz üs, eşiniz as değil, yol arkadaşısınız.
Eşinizin duygularına kilit vurmayın. Eşinizin duygularını ve hatta kızgınlıklarını rahatça ifade etmesine izin verin. "Acaba bunu söylersem eşim ne der? Kavga çıkar mı? İyisi mi ben içime atayım." dedirtmeyin. Unutmayın, düdüklü tencerenin havası alınmazsa patlar. Fay hattı yavaş yavaş kırılmazsa yer kabuğu depremle çatlar.
Eşinizin hatalarına göz yumun. Kurulmuş robot gibi sizin her istek ve arzunuza boyun eğmesini istemeyin. Robotlar da bozulabilir, bilgisayarlar da virüs kapabilir.
Sözünüzü dinletmeye çalışmayın. "Bu evde ben ne dersem o olmalı. Çünkü ben yanlış yapmam." düşüncesiyle, "şunu şöyle yap, bunu böyle yap, sözümü dinle" demeyin. Onun kararlarına saygı gösterin.
İnsaf çıtanızı yükseltin. Kendi isteklerinizin olmasını eşinize dayatmayın. "Ben bunu böyle seviyorum, sen de seveceksin. Bunun böyle olmasını istiyorum, sen de kabul edeceksin. Buraya gideceğim, sen de geleceksin vb." demeyin. Sadece kendi mutluluğunuzu düşünüp karşı tarafa hayat hakkı tanımayarak "ne yapayım, o da benim yanımda olsun; olmuyorsa cezasını çeker" düşüncesiyle vicdanınızı susturmayın. Her insafsız davranışın bir karşılığı olduğunu, İlahi adalette de yer bulacağını aklınızdan çıkarmayın.
Eşinizi suçlamayın. "Yine ne yaptın? Bir şeyi de doğru yaptığını görmedim. Senin yüzünden başım dertten kurtulmuyor." demek yerine "Bir sıkıntın mı var? Problemini çözelim. Senin problemin benim problemim sayılır." deyin.
Bilhassa aileniz için eşinizin gönül aynasını kırmayın. "O da benim anneme-babama veya ablama-ağabeyime iyi davranmıyor." demeyin. Çünkü böyle davranış, eşinizin hem size hem de akrabalarınıza karşı kin tutmasına sebep olur. Aralarına kin tohumu serpmek yerine sevgi köprüleri kurun. Bunun için de eşinizi herkesten çok sevdiğinizi ona hissettirin.
Mazi kitabını kapatın. Geçmişe ait kötülükleri bohça gibi açıp durmayın. Onları derleyip toplayıp çöp kutusuna atın. Nasıl olsa o sıkıntıların elemi gitmiş, lezzeti kalmıştır.
Çöpten çıkardığınız kirli şeyler nasıl evinizin havasını kirletirse geçmişe ait kötü hatıralar da mutluluğunuzun havasını bozar.

GÜLAY ATASOY   -   02.01.2012

TV'yi iştah açıcı veya bakıcı yapmayın.


Çocuğunuz özenerek yaptığınız sebze çorbasını nazlanmadan içsin, durmaksızın ağlıyorsa bir an önce sussun, işlerinizi bitirirken oyalansın ya da misafir gelecek aman evi dağıtmasın diye televizyonu kurtarıcı olarak mı kullanıyorsunuz?
O halde bugün ekranın karşısında saatlerce oturttuğunuz çocuğunuz; ileride miskin, asosyal, konuşamayan, yeme bozukluğu ve iletişim eksikliği olan, odaklanamayan biri olarak karşınıza çıkarsa sorumlusunu uzaklarda aramayın! Medical Park Bahçelievler Hastanesi Nöroloji uzmanı Dr. Gülten Özdemir, televizyon izlemenin çocuk üzerindeki etkilerini "Beyin gelişimini yavaşlatıyor." şeklinde açıklıyor. Özdemir, yapılan bir araştırmada; televizyon izleyerek vakit geçiren 6-8 aylık çocukların, izlemeyenlere göre günde 6-8 kelime daha az öğrenebildikleri ve beyin gelişimlerinin izlemeyen çocuklara göre yavaşladığının saptandığını, 2 yaş altı çocuklarda konuşma becerisini zedeleyip, iletişim, öğrenme ve konsantrasyonu olumsuz yönde etkilediğini belirtiyor. Özdemir, annelerin ve bebek bakıcılarının televizyonu kendi yerlerine bakıcı, susturucu ve yemek yedirirken dikkat dağıtıcı olarak kullanmalarının erişkin yaşamda potansiyel miskinlik, hareketsizlik, egzersiz kısıtlılığı ve yeme bozukluklarına sebep olduğunu söylüyor. AİLE-SAĞLIK
ZAMAN

Turkish aid organization opens school in Somalia

Turkish aid organization Kimse Yok Mu opened a school on Saturday in Mogadishu, the capital of Somalia.

A Kimse Yok Mu official (R) cuts the tape marking the opening of a school in the Somali capital, Mogadishu. (Photo: AA)
Orhan Erdoğan, coordinator of the aid organization's East African operations, delivered a speech at the opening ceremony in which he pledged continued support for the refurbished school in its mission to provide Somali children with an education in Turkish, Arabic and other subjects. 
Education Minister Ahmed Aydiid Ibrahim of the Transitional Federal Government of Somalia also spoke at the ceremony, stating his thanks for Turkey's efforts to establish schools, hospitals and education centers in the East African nation.

Published on Today's Zaman, 01 January 2012, Sunday

2 Ocak 2012 Pazartesi

Amerika'da Turk ruzgari...

http://www.youtube.com/watch?v=Y52fUZx16UQ
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1065976&Yazar=CENG%DDZ%20%C7ANDAR&Date=11.10.2011&CategoryID=98
http://www.tumkoseyazilari.com/yazar/ozlem-albayrak/11-10-2011-los-angelestaki-turkiye-takiye-degil-cokkulturluluk.html
http://www.ensonhaber.com/cengiz-candar-gulen-cemaatini-yazdi-2011-10-12.html

Apple ve Facebook kullanıcıları tehlikede


İlk olarak Apple ürünlerinde yayılmaya başlayan virüs
 vakaları iyice arttı 



Noel günü kendilerine atılan mail ile karşılaşan birçok Apple 
kullanıcısı, bu yeni elektronik dolandırıcılığın tehdidi altında. 
Her şey Apple'ın "sözde" müşteri hizmetleri tarafından atılan
 bir mailile başlıyor. Birçok virüs ya da zararlı yazılımın aksine 
harika bir gramer ve dil ile yazılmış olan mail, kullanıcılardan
 fatura bilgilerini düzenlemelerini talep ediyor; 
yetmezmiş gibi aksi halde hesaplarının kapatılacağını bildiriyor.

Gönderilen mesajın üzerinde bulunan bir link sayesinde 
oturum açma sayfasına yönlendirilen kullanıcılardan 
bu sefer de kredi kartı bilgileri isteniyor. Asıl sorunsa 
burada başlıyor zira linkin bağlı olduğu adres her 
ne kadar "store.apple.com" olarak gözükse de aslında 
Apple ile alakası olmayan bir URL'ye bağlanıyor.

Apple'ın beraber çalıştığı Intego isimli güvenlik firmasıysa;
 "Bu tarz, üzerinde bir hayli çalışılmış sahte elektronik
 postalar, özellikle Noel ağaçlarının altında iPhone,
 iPod ya da iMac bulunan kullanıcıları rahatlıkla 
kandırabilir." diyerek bütün Mac ve Apple ürün 
kullanıcılarını uyardı. 

1 Ocak 2012 Pazar

İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar


Dünyada insanlar, hakikat adına ne kadar şey bilirlerse bilsinler, hakiki âleme intikal edecekleri ana kadar daima hakikati perde arkasından müşahede edecek ve mutlak hakikatle aralarında daima tenteneli bir perde göreceklerdir.
Hakikatin kendi aydınlığı ve bütün ihtişamı ile onlar tarafından sezilip hissedilmesi, ancak bu âleme göçtükten sonra olacaktır. Binaenaleyh bu âlemde insanların gerçek hakikati bilme adına kafalarında kurdukları her şey, hayalden ibaret demektir.
Bu meselenin bir diğer yönü de şudur: Ehl-i hakikat ve ehl-i tasavvufa göre insanların hakikati görebilmeleri için, nefis ve enaniyetleri cihetiyle ölmeleri lazımdır ki, onu ayan beyan görebilsinler. İnsanlar, sırtlarında nefis baskısını taşıdıkları, benlik ve gururları altında ezildikleri sürece katiyen hakikati göremezler. Öyleyse kalbin ve ruhun hayatına yükselmenin yolu, nefis ve enaniyet cihetiyle yok olmaktır. Evet, insan yok olmalı ki, var olsun! Zat-ı Ulûhiyyet hakkında bir kısım hakikatlerin kalb ve vicdan yoluyla müşahede edilmesi ve insanın bunu vicdanında sezdikten sonra iradesiyle kendisini yönlendirmesi, nefsin ve enaniyetin baskısından kurtulmasına bağlıdır. Bu ise ancak derin bir tefekkür, Cenab-ı Hakk'ın kâinattaki ayet, kelime, harf ve satırlarında, ona ait hakikatleri müşahede edip daima uyanık ve gözleri açık yaşama gibi yollarla temin edilebilir.
Bir diğer husus da, zikr ü fikr ile kalbi temizleme, vicdanı uyarma ve "Ölmeden önce ölünüz!" sırrına mazhariyet ufkuna ulaşmaktır. Yani siz, hepiniz uykudasınız. Nefis ve enâniyet cihetiyle öldüğünüz zaman gözleriniz açılacak ve hakikati, mahiyet-i nefsü'l-emriyesine uygun müşahede edeceksiniz. Aksine nefsin arzularının esiri olduğunuz ve cismaniyetinizi yaşadığınız sürece, hakikate de gözleriniz hep kapalı kalacaktır. Hâsılı, dünyada nefis ve enaniyet cihetiyle insanlar uykudadırlar. Nefis ve enaniyetlerini öldürüp kalbin ve ruhun derece-i hayatına yükseldikleri, kalbi söylettirdikleri, ruhu işlettirdikleri an, gözleri açılacak ve her şey onlara ayan beyan görülecektir.
Ayrıca pek çok insan, Allah'a iman edip namaz kılsa bile gaflet içinde olabilir. Bu tür insanlar, büyük ölçüde cismaniyete ait duyguları yaşarlar ve hep onların baskısı altındadırlar. Namaz ve oruç, çok defa dünyaya ait duygular gölgesinde renksiz kalır. Böyleleri mâlâyâniyât sayılan bu türlü şeyleri kalplerinden attıkları ölçüde bir yönüyle, dünya cihetiyle ölmüş bile olsa, uhrevî âlem itibariyle dirilmiş sayılabilirler.
KURSU/ZAMAN

2012 FILMLERINE KISA BIR BAKIS


Yılsonu değerlendirme listeleri havada uçuşurken, önümüzdeki yıl bizi hangi filmlerin beklediği de merak konusu. 2012'nin filmleri arasından yapılacak seçkide devam filmleri, edebiyat uyarlamaları, fantastik filmler, yeniden çekilenler, üç boyuta kavuşan klasikler ve Oscar yolunda olanlar dikkat çekiyor. Tabii ki bir yıl sonra herkes listeye gönlünce ekleme yapabilir.
Bugünlerde 'yılın en'leri sıralaması hemen her yerde karşımıza çıkıyor. Edebiyat, sanat, şiir, sergi, sinema, haber, fotoğraf, olay... Herkesin seçimi kendine; sinemaseverler yılın filmlerini, kitap kurtları yılın romanlarını, sergi gezginleri yılın sergilerini, müzik tutkunları yılın şarkısı ve şarkıcısını çoktan seçti bile. Peki birkaç gün sonra 'mülaki' olacağımız yeni yılda bizi neler bekliyor? İşte 2012'nin sonunda 'yılın en'lerine girmesi muhtemel filmler.
DEVAM FİLMLERİ YİNE GÖZDE
The Dark Knight: Rises (27 Temmuz): Artık 'seriye' bağlayan devam filmleri 2012'de de sinemalara uğracayacak. Bunlar arasında 'Batman' serisinin son filmi 'The Dark Knight: Rises' listenin en başında yer alıyor. Christopher Nolan'ın yönettiği film, Batman efsanesini sona erdirme iddiasında.
Bond 23 / Skyfalls (2 Kasım): Bazı sahneleri Sultanahmet Meydanı ve Adana'da çekilecek olan 23. James Bond filmi, ilk başta Oscar'lı yönetmeni Sam Mendes ile dikkat çekiyor. Daniel Craig'in bir kez daha 007 olacağı filmde Javier Bardem de kötü adam olacak.
Örümcek Adam 4 (6 Temmuz): Örümcek Adam kostümünün Andrew Garfield'a geçtiği filmde Mary Jane de yok. Bir nevi 'serinin kökenine inme' filmi.
Men In Black 3 (25 Mayıs): Will Smith ve Tomy Lee Jones'un 'beklenmedik' uyumu 1997'de başlayan seriyi üçüncü adıma taşıdı. Ajan J ve Ajan K, bu kez 1960'lara ışınlanıyor.
The Bourne Legacy (17 Ağustos): Jason Bourne, Matt Damon'suz yoluna devam ediyor. Robert Ludlum'un kitabından uyarlanan filmde Jeremy Renner var.
Alacakaranlık Şafak Vakti 2. Bölüm (16 Kasım): Vampir romantizmiyle gençleri hedefleyen seri, nihayet noktayı koyuyor.
UYARLAMALAR VE YENİDEN ÇEKİLENLER (REMAKE)
Yeniden çekilen filmler, Holywood'un 'modası' haline geldi. 2012'de de bunlardan kaçış yok.
Ejderha Dövmeli Kız (13 Ocak): İsveçli yazar Stieg Larsson'un 'Milenyum' serisi, İsveç'te çekilmiş, ancak pek beğenilmemişti. David Fincher'ın elinde nasıl bir hale geleceği ise merak konusu. Daniel Craig ve Rooney Mara başrolde.
Lincoln (Aralık): Steven Spielberg'ün 'kadim' projesi nihayet film olacak. Doris Kearns Goodwin'in romanından uyarlanacak filmde Abraham Lincoln'ü Daniel Day-Lewis oynayacak.
Total Recall / Gerçeğe Çağrı (3 Ağustos): Philip K. Dick'in aynı adlı romanının ilk uyarlamasında Arnold Scharzenegger ve Sharon Stone'un oynadığı bilimkurguda bu kez Colin Farrell ve Jessica Biel'i izleyeceğiz.
Muhteşem Gatsby (25 Aralık): 1974'te Robert Redford ve Mia Farrow'un oynadığı F. Scott Fitzgerald uyarlamasında bu kez Leonardo DiCaprio ve Carey Mulligan var. Avustralyalı yönetmen Baz Luhrmann da yönetmen koltuğunda.
Sefiller (4 Haziran): Kaç kez sinemaya uyarlandığını tespit etmenin bile güç olduğu Victor Hugo'nun klasik romanı, yeni yılda, 'Zoraki Kral'ın Oscar'lı yönetmeni Tom Hooper'un vizöründen beyazperdeye gelecek. Jugh Jackman'ın Jean Valjean'ı oynayacağı filmde, Russell Crowe, Helena Bonham Carter ve Anne Hathaway da yer alıyor.
Anna Karenina (7 Aralık): Uyarlama konusunda Sefiller'le yarışacak Tolstoy eseri Anna Karenina, edebiyat uyarlamalarının başarılı yönetmeni Joe Wright'a teslim edilmiş. Jude Law ve Keira Knightley de başrollerde.
Kuzgun (4 Mayıs): Edgar Allen Poe'nun meşhur şiirinden uyarlanan filmde John Cusack'ın nasıl bir performans ortaya koyacağı ve şiirin atmosferinin nasıl yansıtılacağı merak konusu.
Django Unchained (25 Aralık): 1966 yapımı spagetti western 'Django', Tarantino tarafından yeniden 'yazıldı'. Leonardo DiCaprio, Samuel L. Jackson, Joseph Gordon-Levitt ve Christopher Waltz'dan oluşan kadro beklentileri artırıyor.
MİTLER, EFSANELER, ORTA DÜNYALAR
Prometheus (1 Haziran): Ridley Scott'ın 'özüne' döndüğü bilimkurgu filmi, Michael Fassbender, Charlize Theron, Guy Pearce ve Noome Rapace'ten oluşan oyuncu kadrosuyla da ilgi çekiyor.
Hobbit: Beklenmedik Yolculuk (14 Aralık): Avustralyalı yönetmen Peter Jackson'ın yeniden Orta Dünya'ya döndüğü film, J.R.R. Tolkien'ın dünyasına 'beklenmedik' bir yolculuk vaat ediyor. Gandalf, Galadriel, Frodo ve Saruman yerli yerinde duruyor, merak etmeyin.
Yenilmezler / The Avengers (27 Nisan): Çizgi roman devi Marvel'in süper kahramanları Nick Fury, Hulk, Kaptan Amerika, Thor, Iron Man, Hawkeye ve Kara Dul aynı filmde dünyayı kurtarmak için toplanıyor desek yeter herhalde.
Dark Shadows (18 Mayıs): Yeni bir Tim Burton-Johnny Depp işbirliği daha. Kült bir TV dizisinden uyarlanan filmde, Barnabas Collins adlı bir vampirin korku dolu gotik hikâyesi anlatılacak. Michelle Pfeiffer ve Eva Green de kadroda.

World War Z (28 Aralık): Uçurtma Avcısı'nın yönetmeni Marc Forster, insanlar ile vampirlerin savaşını perdeye yansıtacak. Başrolde Brad Pitt var.
Cloud Atlas (Ekim): Matrix'in yönetmenleri Andy ve Lana Wachovski ile genç Alman yönetmen Tom Tykwer'i buluşturan film, altı farklı hikâyeyi tek bir çatı altında topluyor.
Melankoli (13 Ocak): Lars von Trier'in son filmi, aşırı nihilist ve pesimist bir bakış açısıyla dünyanın sonuna odaklanıyor. Görselliği hayli etkileyici filmin kadrosunda Kirsten Dunst ve Charlotte Gainsbourg var.
Yıldız Savaşları Bölüm 1: Gizli Tehlike (10 Şubat): 1999 yapımı film, Yıldız Savaşları'nı bir de üç boyutlu izlemek isteyenler için yeniden perdeye gelecek.
Titanic 3D (6 Nisan): Avatar filmiyle üç boyuta çağ atlatan James Cameron, gözdesi Titanic'i üç boyutlu olarak tekrar vizyona sokuyor.
Bunlar haricinde Clint Eastwood'un DiCaprio'lu 'J. Edgar'ı (2 Mart), Angelina Jolie'nin 'Kan ve Bal Ülkesinde'si (24 Şubat), George Clooney'in Oscar'a göz kırptığı 'The Descendants'ı (24 Şubat), Gary Oldman'lı 'Tinker, Tailor, Soldier, Spy' (10 Şubat), Amerika'da beklenmedik bir çıkış yapan 'Help' (10 Şubat), Spielberg'ün son filmi 'Savaş Atı' (3 Şubat), Oscar yolunda ilerleyen 'The Artist' (27 Ocak), Meryl Streep'in İngiliz başbakan Margaret Thatcher'ı oynadığı 'Demir Leydi' (13 Ocak), Johnny Depp'in oynadığı 'Rum Diary' (6 Ocak) de yeni yılın beklenen filmlerinden.
YERALTI, BERLİN KAPLANI, FETİH 1453
Yeraltı: Zeki Demirkubuz'un Dostoyevski'nin dünyasına bir kez daha sondaj yapacağı film, şubat ayında Berlin Film Festivali'ne katıldıktan sonra yıl içinde gösterime girecek. Engin Günaydın ve Sarp Apak başrollerde.
Berlin Kaplanı (27 Ocak): Ata Demirer'in Eyyvah Eyvah ile adım attığı senaristliği bu filmle devam ediyor. Gurbetçi boksör Ayhan Kaplan'ın yaşadıkları eğlenceli bir dille perdeye yansıyacak.
Fetih 1453 (17 Şubat): Hep sızlandığımız, "Tarihimiz geniş, ama adam gibi tarihi film çekemiyoruz." cümlesi, bu filmle tarihe karışacak mı, hep birlikte göreceğiz. Faruk Aksoy'un yönettiği filmde İbrahim Çelikkol oynuyor.
Ayhan Hanım (7 Aralık): Nefes ile dikkatleri çeken Levent Semerci'nin ikinci filmi, 12 Eylül darbesine giden süreci ve sonrasında yaşananları anlatacak.
Uzun Hikâye (19 Ekim): Mustafa Kutlu'nun kitabından uyarlanacak film, Osman Sınav ile Kenan İmirzalıoğlu'nu yıllar sonra bir araya getiriyor.