Popüler Yayınlar

27 Temmuz 2012 Cuma

Kanserli hücre birbirini yiyecek













Marsilya Kanser Araştırma Merkezi araştırmacıları, pankreas tümörlerinde bir tür ‘yamyam hücre’ gelişimi tespit etti.
Ölümlerin en sık yaşandığı bu kanser türünde metastazın önüne geçilmesi açısından, yeni tedavi yöntemlerinin keşfedilmesi için umut ışığı olan bu buluş heyecana neden oldu. Araştırmacıların amacı, kanserli hücreleri yiyecek bir tedavinin geliştirilmesi.

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Su kaybının vücudumuza zararları


Suyun vücudumuzda ki işlevleri;

- Vücudumuzda ki bütün kimyasal tepkimeler su varlığında olur. Canlılığımızın devamında ve metabolizmamızın çalışmasında su temel maddedir.

- Sindirim sisteminde çözücü olarak görev alır. Yemek yerken ağzımıza aldığımız ilk lokmadan itibaren çiğneme başladığında tükrük yapısında ki su göreve başlar.

- Vücut ısısının dengelenmesinde görevlidir. Terleme ile ısı dengesi sağlanır.

- Kan dolaşımında hayati önem taşır. Kanımızın %90' ı sudur.

- Zararlı atıkların vücuttan atılması da su ile sağlanır. İdrarın % 97 si sudan oluşur.

Suyun bol bol içilmesi konusunda her kes hem fikirdir. Ancak bu kadar önemli ve işlevsel bir besin maddesi olan suyun tüketim şekli hakkında birçok soru ve sorunlar üretilmekten de geri kalınmamıştır; Suyu ne zaman içsem? Nasıl içsem? Yemekten öncemi, sonramı içsem? Bardakla mı şişeyle mi içmeli? Limonlu mu, sade mi daha faydalı? Ne şekilde su içmeli? Yavaş mı, hızlı mı, lıkır lıkır mı, yudum yudum mu? ... mı mi meli malı bir sürü soru, bir sürü gereksiz teferruat... utanmasak amuda kalkıp pipetle için daha faydalı diyen bile çıkabilecek. Su tüketimiyle ilgili hep bir soru işareti, yetersizlik, memnuniyetsizlik. Oysa ne zaman ve nasıl içerseniz için, önemli olan yeterli miktarda içmek ve su ihtiyacını karşılayabilmek.

Vücudumuzun her zaman her koşulda ve sürekli suya ihtiyacı vardır. Yeterli miktar suyu sağlamak için en az 1,5 litre su içmek gerekir. Çünkü vücudumuzda metabolizmanın çalışması sırasında zorunlu olarak her gün minimum 1,5 litre su kaybedilir.

Susamadan su içmeliyiz

Normal şartlarda kanımızda sodyum konsatrasyonunun artması durumunda su içme ihtiyacı oluşur ve susama hissi başlar. Kanda sodyum konsantrasyonunun %1 oranında artması bile susamayı başlatır. Susamak beyindeki hipatalamus tarafından kontrol edilir. Ancak yoğun stres, aşırı çay kahve tüketimi, hareketsiz yaşam ve su içmeme alışkanlığı susama hissini maskeler, susama olmadığı için vücudumuz su ihtiyacını karşılayamaz, susuzluk kaderimiz olabilir. Ayrıca hastalık durumunda susama azalır. Bebekler ve yaşlılarda da yeterli ölçüde susama olmayabilir. Normal bir yetişkin günde minimum 1,5 litre su tüketmelidir. Tabi su kaybının arttığı durumlarda, sıcak havalarda, yoğun egzersiz yaptığımız zaman, zayıflama diyetlerinde vb. durumlarda su ihtiyacımız 2-3-4 litreye kadar çıkabilir. Susamayı beklemeden bol bol su içmeliyiz. Ancak aşırı zorlayıp mide bulantısı raddesine getirip sudan nefret etmemek şartıyla.

22 Temmuz 2012 Pazar

Hareketsizlik sigara içmek kadar zararlı


Hareketsizlik sigara içmek kadar zararlı
    Harvard Üniversitesi'nde yapılan bilimsel araştırmalarda her yıl beş milyondan fazla insanın yeterince hareket etmemekten kaynaklanan hastalıklara bağlı olarak hayatını kaybettiği belirlendi.


ABD'li bilim adamları dünya genelinde her on kişiden birinin "aşırı tembellikten" öldüğünü tespit etti. Kasıtlı olarak tembellik etmese bile hayatı büro sandalyesi ile şoför koltuğu arasında geçenler, bu kategoriye girenler arasında ilk sırada yer alıyor. Harvard Üniversitesi'ne bağlı bir araştırma ekibinin 57 milyon kişinin ölüm sebebi üzerinde yaptığı incelemelerde 5,3 milyon kişinin yeterince hareket etmemeye bağlı hastalıklar nedeniyle öldüğü belirlendi.


Ellerindeki sağlık verilerini ve ölüm istatistiklerini kıyaslayan uzmanlar, hareket yetersizliğinin kalp ve damar hastalıklarını, göğüs ve bağırsak kanserlerini ve ayrıca şeker hastalığını tetiklediğini tespit etti. Bilim adamları yeterince hareket etmediği için bu hastalıklara yakalanan ve erken yaşta ölen beş milyonu aşkın insan hakkında, "Eğer bu insanlar zamanında düzenli hareket etmiş olsaydı bu hastalıklara bu kadar çabuk yakalanmaz ve daha uzun yaşamaları mümkün olabilirdi." şeklinde değerlendirmede bulundu.


Ölümlerin yüzde dokuzunun yürüyüş, koşu ve benzeri bedensel faaliyetlerle engellenebileceğine dikkat çeken uzmanlar, hareket yetersizliğinin en az sigara içmek ya da aşırı kilolu olmak kadar zararlı olduğuna işaret etti. Yapılan hesaplamalar da yeterince hareket etmenin dünya nüfusunun yaşama beklentisini ortalama 0,68 yıl uzatabileceğini gösterdi. Aynı etkinin aşırı kilodan normal ağırlığa inilmesi halinde de sağlanabileceği hesaplandı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de sağlıklı yaşamak isteyen herkese haftada en az 150 dakika ya da günde en az 20 dakika yürümeyi tavsiye ediyor. İstatistiklere göre dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 30'u bu asgari hareket tavsiyesine uymuyor.


GENÇLER YERLERİNDEN BİLE KIMILDAMIYOR


Hareket eksikliğinin özellikle yaşın ilerlemesiyle daha da arttığını belirten uzmanlar, bu duruma bilhassa kadınlarda rastlandığını belirtiyor. Oturma ve yerinden kımıldamama hastalığı ayrıca 13-15 yaşları arasındaki her beş gençten dördünde görülüyor. Ancak kemikler, kalp ve diğer organlar başta olmak üzere insan bünyesinin genel itibariyle düzgün işleyebilmesi için mutlaka hareket etmek gerekiyor. WHO'nun verilerine göre yetersiz hareket etmeye bağlı hastalıklar bilhassa gelişmekte ve kalkınmakta olan ülkelerde hızla artıyor. Bu da günlük yaşamda aniden ortaya çıkan değişikliklere bağlı olarak yaşam koşullarının bir anda değişmesi ve fiziksel aktivitenin aniden azalmasından kaynaklanıyor.


Bal hakkında bilinmeyen tüm gerçekler!



Bal 'ın kristalleşmesi ne anlama gelir? Balı sevmeyen çocuğa nasıl yaklaşılmalı?, Sahte bal gerçek baldan nasıl ayırt edilir? Bu soruların tüm cevapları ve daha fazlasını Yörem Bal Üretim ve Kalite Yönetim Müdürü Gönül Çoban hanımefendi ile yaptığımız özel röportaj'da bulacaksınız…

- Çocuklarda şeker tüketimi ile ilgili basında bir çok haber çıkmıştır. Buradan ebeveynlere verebileceğiniz tavsiyeler var mı?

Şeker tüketiminin doktorlar tarafından da önerilmediğini biliyoruz. Ayrıca bugün üretilen tüm şekerlemelerde mısır şurubu kullanılmaktadır. İnsanların şekerlere ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacını doğal gıdalardan alması en uygun olanıdır. Bilindiği üzere balda insan vücudunun ihtiyacı olan şeker tabii olarak mevcuttur. Bu sebeple insana zararı yoktur. Ebeveynler de daha küçük yaşlarda çocuklarına bal tüketme bilincini yerleştirmelidir. Çünkü çocuklarımız doğruyla yanlışı ayırabilme kapasitesine sahip değildirler. Bu noktada ebeveynler olarak tüm sorumluluk bizlere aittir. Onlara doğru olanı yaptırmalıyız.

- Çocuklar genelde Tatlı türü gıdaları çok severler, Çikolata, şekerler vs… bu tarz yiyeceklerin çocuklara bir zararı var mı?

Bir değil onlarca zararı vardır. En basiti diş çürümesi ,içerdiği katkılardan dolayı kansorejen etki, beyin hücrelerinin deformasyonu, ani pankreas iflasları bunlardan bazılarıdır. En iyi çikolata markasının içerik bölümünü okuduğunuzda en az 10 çeşit katkının kullanıldığını göreceksinizdir. Bunların tahribatları da incelendiğinde nasıl bir ürünün yedirildiğini göreceksinizdir.

- Ebeveynler balı sevmeyen çocukara nasıl yaklaşmalı, nasıl tüketimi sağlanmalı?

Her çocuğun damak tadı farklıdır. Kimi çocuk direk tüketirken bazıları süt içerisinde, bazıları yoğurt üzerinde bazıları ise kek içerisinde tüketmeyi sevebilmektedir. Bu birazda biz annelerin hayal gücüne kalmıştır.Yörem olarak Ailelerin işini kolaylaştırmak adına Caillou lisansını alarak balı çocuklara daha sevimli hale getirmiş bulunmaktayız. Bunda da haklılığımızı ailelerin memnuniyetlerini bildirmeleriyle görmekteyiz. Yörem Bal olarak ‘ağaç yaşken eğilir' atasözünden yola çıkarak kreşleri ziyaret edip çeşitli bal etkinlikleri düzenliyoruz. Caillou balonları ve caillou resmi bulunan balları hediye ederek anlayacakları düzeyde çocuklara balı anlatıyoruz. Bu sayede hem ailelerin hem de çocukların gönüllerini fethetmiş oluyoruz.

- Gerçek bal ve sahte bal nasıl ayırt edilebilir?

Ayırt edebilmek laboratuar şartları harici çok zordur. Fakat bununla beraber içerisinde ticari glikoz bulunmadığını balın zaman içerisinde kristalize olmasından anlayabiliriz. Doğal bal yapısı gereği zamanla kristalize olur. Kristalize olarak tüketmekte herhangi bir zararı kesinlikle yoktur. Kristalize olmuş bal benmari usulü çözdürülerek tüketilebilinir.

- Gıda güvenliği konusunda hangi ürünleri tercih etmek gereklidir? (Ambalajında neler yazması gerekmektedir?)

Tarım bakanlığı izni olan ürünler mutlaka tercih edilmeli markasız açıkta satılan ürünlerden uzak durulmalı bu tarz ürünlerde her zaman tehlike mevcuttur ve ürünle alakalı sorun yaşandığında muhataplarına yaptırım uygulanamaz. İçerisinde katkı bulunan ürünler tercih edilmemelidir. Dolayısıyla doğal olan ürünlere yönelinilmelidir.

- Tüketici balın sahte olduğu kanaatini getirirse bu sektörde hangi numaralara başvurması gerekmektedir?

Alo 170 gıda hattına başvurup ürünle alakalı sıkıntısını bildirebilir.

- Balın kristalleşmesi ne anlama gelir? Böyle bir durum ile karşılaşıldığında neler yapılmalıdır?

Kristalleşme ile bal içerisinde mevcut mayalar çalışamaz hale gelir. Balda ekşime olmaz enzimleri ve vitaminleri parçalanmaz .Bu sayede bal uzun yıllar bozulmadan ve özelliğini kaybetmeden kalır. Kristalizasyonda bir nevi bal uykudadır. Çözdürülerek balın çalışması başlatılır.Kristalleşme doğal bir süreç olup balın yapısına hasbir durumdur.

Sahte bal yani mısır şurubundan yapılan ballar kristallenmez. Kristal halde tüketilebilinir.Veya benmari usulü çözdürülebilinir.

- Bir yaşından küçüklere neden bal verilmemelidir?

Bebeklerin 1 yaşına kadar clostridium botulinum mikrobuna karşı bağışıklılık sistemi gelişmemektedir. Arılar balları çiçeklerden alırken milyonda birde olsa oluşabilecek clostridium botulinum bulaşması olur ise bebek ölebilir. Bu ihtimali göz önünde bulundurarak 1 yaşının altında çocuklara bal yedirilmemelidir. Sadece bal değil diğer ısıl işlem görmemiş gıdalarda da aynı risk söz konusudur.

- Bal tüketimi nasıl yapılmalıdır?...