Popüler Yayınlar
-
Evlilikleri bitiren karşılıklı ilgisizlik, çiftlerin boşanma sebeplerinin başında geliyor. Zira iş dönüşü sıcak bir tebessüm bekleyen erk...
-
Osmanlı'nın kuruluş ve yükseliş döneminde medreseler ve Enderûn Mektebi'nin hâricinde iki tür özel okul bulunmaktaydı. Bunların bi...
-
Dünyada ne çok dünya var; ne çok ülke, kent, yol ve arzu… Yolların birleştiği kavşaklarda nereye gideceğini bilemeyen ne çok kafası karışık...
-
30 Mart yerel seçimleri sonuçları konusunda en isabetli oranlara ulaşan Gezici Araştırma Şirketi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi bir ank...
-
Uzak Doğu kökenli olan yüz refleksolojisi, vücudun belli bölgelerinde toplanmış enerjiyi çözüyor ve bedenin kendi kendisini iyileştirme g...
19 Ocak 2013 Cumartesi
İNSAN-HUMAN: Eş seçimi ile ilgili yepyeni bilimsel araştırma!
İNSAN-HUMAN: Eş seçimi ile ilgili yepyeni bilimsel araştırma!: Kişilerin, sosyoekonomik durumuna denk eşler seçtiği ve bu durumun sağlığı etkilediği belirlendi. Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversite...
Eş seçimi ile ilgili yepyeni bilimsel araştırma!
Kişilerin, sosyoekonomik durumuna denk eşler seçtiği ve bu durumun sağlığı etkilediği belirlendi.
Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden Sara Marie Nilsen ve ekibinin yaptığı araştırma,eşlerin genellikle benzer tutum, davranış ve eğitim düzeyine sahip olduğunu, bu eğilimin sağlık konusunda sosyal eşitsizliği artırabileceğini gösterdi.
Yaklaşık 19 bin Norveçli çiftin katıldığı araştırmada, eğitim düzeyindeki farklılıkların önemi ve bu durumun kişinin genel sağlık algısıyla ilişkisi incelendi.
Nilsen, sonuçların çiftlerin sağlık algısının benzerliğini gösterdiğini, eğitim düzeyinin eşitliğinin bunda etkili olabileceğini gösterdiğini belirtti.
Araştırma cılar, eğitim düzeyi yüksek olanların genellikle daha sağlıklı olduğu sonuca vardı.
Sosyoekonomik durum konusunda eğitimi ölçüt alan araştırmada, kişinin sağlığının doğrudan eşin eğitim düzeyinden etkilendiği de ortaya çıktı.
Eğitim düzeyi düşük olanların, eğitim düzeyi yüksek kişilerle yaşadıklarında daha sağlıklı hissettikleri görüldü.
Araştırmacılar, gelir, meslek ve eğitim gibi etkenlerin kalp-damar hastalıkları, kanser ve kronik hastalıklara yakalanma riskini de belirleyebileceğini kaydetti.
Konuya ilişkin makale, ''Science Daily'' dergisinin internet sitesinde yer alıyor.
http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5822195332451843483#editor/src=dashboard
18 Ocak 2013 Cuma
Yüzünüzdeki şifa noktalarını biliyor musunuz?
Uzak Doğu kökenli olan yüz refleksolojisi, vücudun belli bölgelerinde toplanmış enerjiyi çözüyor ve bedenin kendi kendisini iyileştirme gücünü harekete geçiriyor. Yeni Bahar Dergisi'nde yer alan habee göre stres, migren ve fıtık gibi birçok rahatsızlıktan yüz refleksolojisiyle kurtulabilirsiniz.
Yüz refleksolojisi nasıl uygulanıyor? Yüzümüzde 564 sinir noktası bulunuyor ve bu noktaların her biri bir rahatsızlığa tekabül ediyor. Bazı noktalar ise yapısı sebebiyle birden fazla hastalıkta aktif rol oynuyor. Sinir noktalarına yapılan basınçlarla merkezî sinir sistemi uyarılıyor, beynin çeşitli bölgelerinde bu sinyaller işleniyor ve ilgili organlara iletiliyor.
Yüz refleksolojisi tedavisinde 15’ten fazla teknik uygulanıyor. Bunlardan biri olan basınç, uzmanlık gerektirmiyor. Bu yöntem de ilgili sinir noktalarına 40 saniye parmakla bastırılıyor.
Uygulama sıklığı: Tedavi süresi kişinin yaş ve hastalık seviyesine göre değişiyor. Genellikle en kısa tedavi, haftada bir seans olmak üzere 2 ay sürebiliyor. Engellilerde bu süre 6 aydan 1 yıla kadar uzayabiliyor.
Yüksek ateş: Enfeksiyon ya da enfeksiyon dışı sebeplerle ortaya çıkabilir.
Stres: Organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanmasıyla meydana gelen gerginlik durumudur.
Baş ağrısı: Çoğunlukla selimdir ve kendiliğinden kaybolur. Stres, migren, göz yorgunluğu, düşük kan şekeri ve sinüzitten kaynaklanabilir.
Kabızlık: Dışkılama esnasında fazla ıkınma ihtiyacı, sürekli sert dışkılama, dışkılama sonrası tam boşalamama hissi, dışkılamaya elle destek ihtiyacı ve 3–4 günde bir dışkılama, kabızlığa işaret eder.
Unutkanlık: Kişinin etkinliklerinde kısıtlılığa yol açan ve beynin en önemli işlevlerinden biri olan bellek bozukluğu sonucu ortaya çıkan bir sorundur.
Anemi: Kandaki hemoglobin (alyuvarlarda bulunan protein) miktarının yaş ve cinsiyete göre Dünya Sağlık Örgütü tarafından kabul edilen kriterlerin altında kalmasıdır.
Böbrek taşı: İdrardaki kalsiyum ve ürik asit gibi belli maddelerin kristalleşmesi ve bu kristallerin zamanla kümeleşmesi sonucu oluşur.
Göz yorgunluğu: Bilgisayarı fazla kullanmaktan ortaya çıkabilir.
http://www.zaman.com.tr/aile-saglik/yuzunuzdeki-sifa-noktalarini-biliyor-musunuz/2041699.html
14 Ocak 2013 Pazartesi
İnsan Hissettiği Yaştadır
Ciddi bir malûliyet sonrası iyileşme ihtimalinin, yaşlanmayla alâkalı müspet fikirleri olan yaşlılarda, görüşleri daha menfi olan yaşlılara göre, % 44 daha fazla olduğu bulundu. Yaşlanmayla alâkalı görüşleri müspet olan yaşlılarda, ayrıca giyinme ve banyo yapma gibi günlük aktivitelerde bozulma daha geç ortaya çıkıyordu. Söz konusu çalışmaya yaşları 70 ve üzeri olan 598 kişi katıldı. Bu kişilerin hiçbiri araştırma başladığında engelli değildi; fakat çalışmanın yapıldığı 11 yıl içerisinde yaşlıların hepsi en azından bir ay süreyle banyo yapma, giyinme veya yürüme gibi günlük aktivitelerde yardıma ihtiyaç duydular. Bazı vakalarda malûliyet ağır, bazılarında ise hafifti. Çalışmaya katılan yaşlılara, yaşlıları düşündükleri zaman akıllarına gelen ilk beş kelime veya ibare soruldu. Bu kelime veya ibareler müspetten menfiye doğru beşlik sistemde puanlandı. Bu puanlar da çalışma sırasında ortaya çıkan bulgularla irtibatlandırıldı. Araştırma Journal of the American Medical Association'da yayımlandı. (WebMD Health News 20.11.2012)
http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/saglik-bilim-teknoloji-ocak-2013.html
13 Ocak 2013 Pazar
Aile sevgisi, büyüme geriliğini önlüyor
Anne ve babanın bebeklerini kucağında sallaması, sevmesi ve dokunması büyüme geriliğini önlüyor.
Uzmanlara göre, annesi babası tarafından sevgi dolu gözlerle öpülen, kucağa alıp sallanan, banyo yaptırılan, altı değiştirilen, elleri ve ayakları okşanan çocuklar kendini daha güvende hissediyor. Manavgat Devlet Hastanesi Başhekimi ve Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Kuru, sevilmeyen ve kucakta oynanmayan bebeklerde ise büyüme geriliği olacağına dikkat çekiyor. Bebeklerin 2 aydan itibaren anne yüzünü diğer yüzlerden ayırt etmeye başladığını söyleyen Kuru, dördüncü aydan itibaren ise bebeğin anneyi; beslerken, konuşurken ve altını alırken gözüyle takip ederek iletişim kurduğunu belirtiyor. ABDURRAHMAN BÜYÜKKESKİN ANTALYA
http://www.zaman.com.tr/aile-saglik/aile-sevgisi-buyume-geriligini-onluyor/2039738.html
Küçük tabak kullan ayda 2 kilo ver!
Bir süredir obeziteyi önlemeye yönelik çalışmalar yapan Sağlık Bakanlığı, porsiyon küçültülmesini tavsiye ediyor.
Restoranlar da son zamanlarda küçük porsiyon taleplerine olumlu cevap veriyor. ‘Az kuru fasulye, az pilav’, ‘az güveç, az pilav’ gibi küçük porsiyon yemek isteyenlerin sayısı artıyor. Küçük porsiyonun doygunluk hissi verebilmesi için yemeklerin yavaş yenilmesi gerektiğini belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Esra Gültekin, yeme işlemini yavaşlatmak için ise küçük tabak ve küçük kaşık kullanmayı öneriyor. Gültekin, “Tüketilen besinlerin sadece porsiyonlarını küçülterek günlük yaklaşık 500 kilo-kalori daha az enerji alınabilir ve böylece 1 ayda 2 kg zayıflanabilmektedir.” diyor.
Lokmaları küçük miktarda alıp çiğneme süresini uzatmak, beyinde tokluk hissi uyandıran ghrelin hormonunun erken salgılanmasını ve erken doymayı sağlıyor. Gereğinden fazla porsiyonlar alındığında bir müddet sonra midede dolgunluk, karın şişliği ve ağırlaşma hissi oluştuğunu hatırlatan Gültekin, “Böyle olunca yediklerimizden aldığımız lezzet ortadan kalkar.” diyor. Porsiyonların miktarı küçüldüğü kadar, içeriğinin de protein, yağ ve karbonhidrat açısından dengeli olması gerektiğine işaret eden Gültekin, “Yağların sindirimi daha zor olduğu için doygunluk hissini harekete geçirmesi de daha geç oluyor. Benzer şekilde, şeker ağırlıklı porsiyonlarda ya da aralarda alınan çikolatalarda da tam tersi oluyor. Kan şekerinde hızlı yükselme kısa sürede doygunluk hissi verse de, bu yükselen şekeri regüle etmek için normalden vücut daha fazla insülin salgılıyor. Bu da kan şekerinde tekrar hızlı düşmeye yol açıyor. Yani kısa süre sonra tekrar açlık hissi başlıyor.” diyor.
http://www.zaman.com.tr/aile-saglik/kucuk-tabak-kullan-ayda-2-kilo-ver/2040096.html
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)