Popüler Yayınlar
-
Evlilikleri bitiren karşılıklı ilgisizlik, çiftlerin boşanma sebeplerinin başında geliyor. Zira iş dönüşü sıcak bir tebessüm bekleyen erk...
-
Osmanlı'nın kuruluş ve yükseliş döneminde medreseler ve Enderûn Mektebi'nin hâricinde iki tür özel okul bulunmaktaydı. Bunların bi...
-
Dünyada ne çok dünya var; ne çok ülke, kent, yol ve arzu… Yolların birleştiği kavşaklarda nereye gideceğini bilemeyen ne çok kafası karışık...
-
30 Mart yerel seçimleri sonuçları konusunda en isabetli oranlara ulaşan Gezici Araştırma Şirketi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi bir ank...
-
Uzak Doğu kökenli olan yüz refleksolojisi, vücudun belli bölgelerinde toplanmış enerjiyi çözüyor ve bedenin kendi kendisini iyileştirme g...
4 Mayıs 2012 Cuma
İNSAN-HUMAN: Hizmet Hareketi’nde kadının konumu nedir?
İNSAN-HUMAN: Hizmet Hareketi’nde kadının konumu nedir?: Öncelikle, Hizmet Hareketi’nin dinamik, sınırları belirsiz (hatta sınırları olmayan) ve merkeziyetten yoksun özellikleri nedeniyle bu hare...
Hizmet Hareketi’nde kadının konumu nedir?
Öncelikle, Hizmet Hareketi’nin dinamik, sınırları belirsiz (hatta sınırları olmayan) ve merkeziyetten yoksun özellikleri nedeniyle bu hareketi çerçevelendirmenin neredeyse imkansız bir çaba olduğunu vurgulamakta fayda var. Çerçevesi çizilemeyen ve tanımlanamayan bir olgu içerisinde kadının ya da erkeğin konumu nedir sorusunun genel geçer bir cevabı da yoktur. Ancak, Hizmet’in belirli bir kademesinde, belirli bir lokasyonda, kadınların konumunun ne olduğu sorulabilir ve bu soru yerinde gözlem metoduyla somut bir cevap bulabilir.
Hizmet Hareketi bünyesindeki kurumların farklı yaşam tarzlarına ve dünya görüşlerine duyulan saygı ve bu farklılıklara alan açma düşüncesi açıkça görülmektedir. Farklılıklara saygı duymak, bunları onaylamayı gerektirmediği gibi, bu farklılıklara saygı duyan kişi ya da kişilerin bunları kendi şahsi alanlarında uygulamalarını da gerektirmez. Mesela, farklı görüşleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir organizasyonda kendi şahsi görüşünü dayatıp tesettürsüz kadınları dışlamak gibi bir tercihte bulunmaz, çünkü bu, düzenlediği etkinliğin ana fikrine aykırıdır.
Hizmet Hareketi içerisinde yer alan gönüllülerin, bulundukları ortam ve yaşam tecrübeleri ile şekillenen görüşleri, ortaya koydukları faaliyetlere de yansıyabilir. Dr. JillCarrol, bu yerel farklılıkları şöyle gözlemlemiştir:
Benim gözlemim şu: Hareket kadın konusunda farklı şehirlerde farklı tepkiler gösterebiliyor. Sanıyorum yerel yöneticiler belirliyor bunu. Hareket de bu anlamda çok esnek. İrlanda’daki insanlar İrlanda’nın bağlamına adapte oluyorlar. Chicago’da Niagara Vakfı’nın toplantılarında podyumda kadınlar vardı. Oturumları onlar yönetiyorlardı. Bazıları örtülüydü, bazıları açık. Ama Houston’daki vakıfta daha ziyade erkeklere rastlarsınız. Orada katıldığım oturumlarda çoğunluk ben tek kadın olurdum ve çoğunluk bu beni kadın olduğumu unutmaya zorlardı. Demek ki yerine göre değişiyor. (KERİM BALCI - ZEYNEP YILMAZ Sayı: 813 / Tarih : 05-07-2010 AKSİYON)
Yine de Hizmet hareketi içerisindeki bütün kadınların bu sentezde aynı kıvamı yakalamış olması beklenemez, zira onlara formül şeklinde verilmiş bir sentez yoktur.
....
3 Mayıs 2012 Perşembe
Fethullah Gülen niye ABD'de yaşıyor ve Türkiye'ye dönmüyor? Bunu hala topluma izah edemediler
unlardan ilk ikisi burada bulunan Türkleri onların ricası üzerine olan ziyaretler iken son ikisi sağlık sebeplerinden olmuştur.
Gülen’in 1999’daki son gidişine ve şu ana kadar dön(e)memesine sebep olan olaylar zinciri şöyle gerçekleşmiştir: Gülen 1997’deki ziyaretinde ısrar üzerine Ohio eyaletindeki Cleveland Clinic’teki kontrolden geçer ve bu kontrollerde 1995’te İstanbul’da olduğu tetkikleri doğrular vaziyette kendisinin üç kalp damarının da tıkalı olduğu teyit edilir. Zaten bir sonraki yıl "Mayo Clinic - Şifa Hastanesi İşbirliği" anlaşmaları çerçevesinde Türkiye’ye gelen Prof Tarhan ve ekibine de ifade ettiği gibi o tarihe kadar iki defa kalp anjiyosu olmuştur ve gelen doktorların ısrarı üzerine bir kontrolü de Mayo Clinic’te14 olmayı kabul eder. Prof Tarhan’ın dönünce Gülen’in doktorlarının da şiddetle tavsiye ettiği tedavi için bir davet mektubu göndermiştir. Nitekim Gülen hem İstanbul hem de Cleveland’daki doktorların kontrollerinden sonra ısrar ettikleri by-pass ameliyatı fikrini 1999 yılına kadar kabul etmemişti. Fakat hem Amerika’daki hem de buradaki dostlarından gelen tavsiyeleri daha fazla kıramaz ve ilki bir ay önce hava muhalefetinden önce ertelenen bir randevu ile 22 Mart 1999 günü Minnesota’ya gitmeye razı oldu. Razı oldu denilebilir çünkü 1999 Mart ayında Ankara DGM savcısı Nuh Mete Yüksel’in Gülen hakkında bir soruşturma açtığına dair haberler İstanbul’a ulaşmaya başlamıştı ve Gülen bu şartlarda gitmenin "ifade vermekten kaçmak" olarak algılanabileceğinden doğru bulmamaktaydı. Bu hassasiyetini bilen bir arkadaşının havaalanında karşılaştığında meseleyi açtığı dönemin Başbakan’ı Bülent Ecevit, Gülen’e telefon açarak "Böyle bir soruşturmanın olmadığını, olsa haberleri olacağını ve tedavisini aksatmaması gerektiğini" söyleyerek Gülen’i ikna eder.15
Gülen, tedaviye ikna olmuştu fakat hâlâ ameliyat için olumsuz kararını bildirmekteydi. Zaten Mayo Clinic’teki tetkiklerin ardından çıkan ameliyat tavsiyesini de uygulamamış ve bir an önce vatanına dönme kararlığında hareket etmekteydi. Hatta yakınında bulunanların anlattığına göre Gülen bu süre zarfında (3 ay) namazlarini hep seferi16 olarak eda etmekteydi.
Israr üzerine birkaç yeri daha ziyaret etti ve uzayan tedavi derken Haziran ayı olmuş ve Amerika’ya gelişten beri üç ay dolmak üzereydi. Tam o günlerdeydi ki ilkönce ATV’de 18 Haziran 1999’da, sonrasında da Star TV, NTV ve Show TV’de Gülen’in konuşmaları montajlanarak kontekst dışına çıkarılarak yayınlanmış ve Türkiye’de fırtınalar koparılmaktaydı. Bu yayınlar üzerine Gülen’in sağlığında belirgin bir kötüleşme yaşanmış ve doktorlar sağlık değerlerini normal seviyelere getirmek üzere uzun uğraş vermişlerdi.
...
1 Mayıs 2012 Salı
Hırs -“Fakir insan çok şey ister; ama hırslı insan herşeyi.”
Publilius Cyrus’un bir sözü var, çok ama çok hoşuma gider; “Fakir insan çok şey ister; ama hırslı insan herşeyi.”
İnsanların iktisat dilindeki tabirle “home economicus” vasfı ile tam anlamıyla bütünleştiği yani şahsi menfaatlerini herşeyin üzerinde gören bir tip olarak arz-ı endam ettiği bir dönemde yaşıyoruz. Fertler böyle olduğu gibi o fertlerin oluşturduğu içtimai yapılar da böyle, milletler de böyle, devletler de. Neredeyse istisnası yok veya yok gibi. Külliyet kesb etmiş, bütün insanlık adeta bir akıl tutulmasına maruz kamış ve bu çerçevenin dışına çıkamıyor; çıkılmasını imkansız görüyor.
Dikkat ederseniz dini, milli, coğrafi vb. ayırt edici hiçbir özelliğe işaret etmeden tüm insanlık diyorum; çünkü manzara külliyet planında öyle gözüküyor. Bu demek değildir ki bu halkanın dışında yer alan şahıslar, kendine alan açan cemaatler, arka plan şartlarının sürüklediği ortamda kendilerine yer bulan millet ve devletler yoktur! Hayır vardır; vardır ama bu var bahsini ettiğimiz külli manzaranın görünüşüne tesir etmemekte, yakın bir zamanda bu manzarayı değiştirebilecek güçte gözükmemektedir.
Eskiden böyle değil miydi? Bu ölçüde değildi. Çünkü home economius insanı frenleyecek panzehir mahiyetindeki değerlerin yaptırım güçleri bugüne nisbetle çok daha fazlaydı. Dini ve ahlaki değerler, vicdan mekanizmasını oluşturan latifeler ferdi ve içtimai hayatta daha canlı idi. Bu değerlerin hayatımızdan uzaklaşmasına paralel yukarıda resmetmeye çalıştığımız manzara karşımıza çıktı. Ressamı kim o manzaranın? Elbette bizleriz. Yani insanoğlu.
Ekmeksiz diyet böbrekleri vuruyor!
Zayıflamak isteyenlerin ilk başvurduğu yol olan 'ekmeği kesmenin' vücuda yarardan çok zarar getirdiği belirtildi. Uzmanlar diyette bile olunsa vücudun her zaman ekmeğe ihtiyacı olduğunu belirterek, ekmeği tamamen kesmenin böbrek yetmezliğinden aşırı strese kadar sağlığa birçok zararının olduğu konusunda uyarıyor.
Beslenme Uzmanı Sedef İnalp , sağlıklı diyet programlarının yüzde 55 ila 60’nın karbonhidratların oluşturduğunu, diyet yapan kişilerin mutlaka ekmek tüketmesi gerektiğini söyledi. Uzmana danışmadan diyete karar verenlerin yaptığı en büyük yanlışın “ekmeği kesmek" olduğunun altını çizen İnalp, bu kişilerin diyete devam ettiklerinde böbrek rahatsızlığı yaşamaları olasılığının yükseldiği uyarısında bulundu.
Diyet yaparken 6-8 dilim ekmek tüketmek gerektiğini ifade eden İnalp, “Ekmek yememiş hastalarda böbrek zarar görüp, ürik asit yükselir. İrik asit yükselince GUT denen hastalık ortaya çıkar. Ekmeksiz fazla aminoasit almak böbreğin çalışmasına zarar veriyor. Ayrıca ekmek yemediğiniz zaman doymazsınız. Doymayınca diğer gıdalardan daha fazla tüketmek zorunda kalırsınız. Diğer gıdalar da yağ içerir. Kilo vermek yerine alma ihtimali ortaya çıkar" dedi.
SAYISIZ FAYDASI VAR
Uzman Diyetisyen Banu Topalakçı da diyette ekmeğin asla yasak olmaması gerektiğini söyledi. Doğru ekmeği doğru miktarlarda tüketmek gerektiğini ifade eden Topalakçı "Vücudumuz her zaman bir parça ekmeğe ihtiyacı var. B grubu vitaminler içerir. Bu nedenle her öğünde kişi için yeterli miktarlarda tüketilmesinde sakınca yok.
Beyaz ekmekten ziyade özellikle içeriğinde B2, B6, B12 ve C vitaminleri ile demir, kalsiyum, niasin, folik asit ve çinko bulunan bol lifli çavdar ekmeğinin faydaları saymakla bitmiyor. Kolesterolün düşmesine, bağırsakların çalışmasına, kan şekerinin ve kan lipitlerinin düzenlenmesine yardımcı oluyor. Koroner kalp rahatsızlıkları ve diyabet hastalığı olanların diyetlerinde de olumlu etkileri bulunuyor. Az tüketilmesi de hafıza geriliğine neden olmakla birlikte kişide aşırı strese yol açabilir" diye konuştu.
Uzun ömrün kaynağı ekmek
Marmara Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu: Toplumda ekmek konusunda çok yanlış bir kanı var. Kilo almada ekmeği sorumlu tutmak söz konusu değil. Ekmek günümüzde sağlıklı beslenmenin temelidir. İnsan ömrünü uzatıyor. Tarihe bakarsak insan ömrünün tarım devriminden sonra uzamaya başladığını görüyoruz. O zaman ekmek ömrü kısaltan değil uzatan bir besin öğesidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken ekmeğin ne kadar tüketildiğidir. Burada sınırı da biz belirleriz. Kişinin yapısına göre ne kadar ekmek tüketeceğini beslenme uzmanı söyleyebilir.
Diyeti kolaylaştırır
Türk Diyabet Cemiyeti Başkanı İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık: Ekmek içerisinde protein ve vitamin bulunduran ana gıda maddesidir. Dolayısıyla tamamen kesilmesi yanlış olur. Miktarını iyi ayarlamak lazım. Günde alınan 170-180 gram karbonhidratın 70-80 gramını ekmekten alıyoruz. Bunun 30-40 grama indirilmesi kafi. Tamamen kesilmesi kişide tokluk hissi getirmez aksine açlık hissi verir. Devamlı yeşil sebze yiyen kişi doymaz. O nedenle bir dilim ekmek her zaman tokluk hissini artıracak, hastanın diyete uymasını kolaylaştıracak.
Her 10 Amerikalı’dan birisi farklı milletten biri ile evleniyor
Farklı milletlerden insanlarla evlenen Amerikalı sayısı artıyor. Nüfus Bürosu’nun (Census Bureau) verilerine göre her 10 Amerikalı’dan birisi farklı millet veya kültürden birisi ile evli olduğu ortaya çıktı.
Nüfus sayımına göre yapılan değerlendirme de ülke genelinde her on Amerikalı’dan birisi uluslar arası evlilik yaparken bu ornanın geçtiğimiz yıllara nispeten arttığı gözlendi. Yine ABD Nüfus Bürosu verilerine göre 2000 yılında farklı millet veya kültürden evlenen Amerikalı yüzdesi 7 oranındaydı. 1980 nüfus sayımı verilerine göre ise bu rakam yalnızca yüzde 3.2 oranındaydı.
Amerika’da en fazla farklı milletlerle evlilik tercihi yapan Batı eyaletleri olduğu da görüldü. Yine 2010 nüfus sayımı rakamlarına göre Batı eyaletlerinde farklı millet veya kültürden insanlarla evlenen Amerikalı oranı yüzde 26 olarak ortaya çıktı.
Nüfus sayım verilerine göre yine Amerika’da farklı milletlerle olan kız-erkek arkadaşlığının da arttığı görüldü. Farklı milletlerden kız veya arkadaş edinenlerin yüzdesi son nüfus sayımına göre 18 olarak belirlendi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)