Popüler Yayınlar

2 Mayıs 2013 Perşembe

Yaşlıları genç tutacak 5 vitamin!


Acıbadem Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülay Hamzaoğlu Öztürk , yaş ilerledikçe metabolizma hızında azalma, tat alma duyusunda değişim, yağsız doku kitlesinde azalma gibi birçok fizyolojik ve metabolik değişikliklerin oluştuğunu, beslenme düzeninin de buna uygun şekilde ayarlanması gerektiğini söyledi. 

 Yaşlılıkta önem taşıyan başlıca 5 vitamin bulunduğunu belirten Öztürk, bunları şöyle sıralaladı:

 "B12 vitamini, kalsiyum ve fosfor, Omega-3 yağ asitleri, çinko ve D vitamini." 

Yaşlılıkta önemli rol oynayan vitamin ve mineraller hakkında önemli bilgiler veren Diyetisyen Öztürk, B 12 vitamininin, kalp-damar sağlığının korunması, kan hücrelerinin yapımı, zihinsel fonksiyonların sürdürülmesi, karaciğer hastalıklarından korunma ve sinir sistemi fonksiyonlarının sürdürülmesinde çok önemli olduğunu ifade etti. 

Öztürk, et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, balık ve yumurtayı B12 vitamininin yer aldığı besinler olarak sıraladı.

Kalsiyum ve fosforun kemik ve diş sağlığının korunması, kemik erimesinin önlenmesi, kasların güçlenmesi, sinir sisteminin çalışması için önemli olduğuna dikkat çeken Öztürk, "Kalsiyum ve fosfor, süt ve süt ürünleri, badem, fındık, soya fasulyesi, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, tarhana, pekmez, tahin, kılçığı ile yenilebilen balıklar, kalsiyumla zenginleştirilmiş besinlerde bulunuyor. Omega-3 yağ asitleri ise kalp-damar sağlığının korunmasında, şişmanlıktan korunmada, eklem iltihaplanmalarından korunmada önemlidir. Bulunduğu kaynaklar arasında, balık, balık yağı, su ürünleri, kolza, keten tohumu yağı, yeşil yapraklı sebzeler geliyor. " şeklinde konuştu.

Çinkonun bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, hastalıklara karşı direnç geliştirdiğini, unutkanlık ve bunamadan koruduğunu dile getiren Gülay Hamzaoğlu Öztürk, yağsız kırmızı et, karaciğer, süt, peynir, yumurta, deniz ürünleri, fındık, ceviz, muz, tam tahıllar, kuru baklagillerin çinko bakımından zengin besinler olduğuna dikkat çekti.

D vitaminin eksikliğinde birçok eklem probleminin ortaya çıktığını vurgulayan Öztürk, ileri yaşlarda kan düzeyinizdeki D vitamininin kontrol edilmesi gerektiğini işarete etti. Öztürk, güneş ışığı, balık, yumurta, sıvıyağlar, yeşil sebzelerin D vitamininin kaynakları olaraksayılabileceğini aktardı. 

Yaşlanmayla beraber vücutta bazı değişikliklerin oluştuğunu belirten Öztürk, yaşlı insanların diyetlerini düzenlerken yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

 "Sindirim güçlüklerini önlemek için öğün sayısı artırılırken, öğünlerde yenen miktar azaltılmalıdır. Böbrek yükünü azaltmak için sıvı miktarı artırılıp, tuz miktarı azaltılmalıdır. Alkol, kemik oluşum hücrelerini harap edip, kalsiyum emilimini bozduğundan dolayı tüketilmemelidir. Doğru pişirme yöntemleri öğrenilmeli ve uygulanmalıdır. K vitamininden zengin (lahanalar, marul, kıvırcık, turp, şalgam) gıdalar ile beslenmede çeşitlilik sağlanmalıdır. Fiziksel aktivite kemik kaybını önlediğinden dolayı, düzenli olarak aktivitede bulunulmalıdır. İdeal vücut ağırlığı korunmalıdır. Oluşabilecek sağlık problemlerini önlemek adına zayıflıktan ve şişmanlıktan kaçınılmalıdır. Vücuda yeterli miktarda su ve sıvı alınmalıdır. Aşırı çay, kahve, gazlı içeceklerden, aşırı miktarda acıdan ve baharattan uzak durulmalıdır. Haftada 2 defa balık tüketilmeli, kurubaklagil yemeklerine önem verilmelidir. Kemik sağlığı açısından son derece önemli olan D vitaminini sağlamak adına, güneş ışınlarından uygun şekilde ve düzenli olarak yararlanılmalıdır. Çünkü D vitaminin en iyi kaynağı güneştir."

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Kusma Nimeti

İnternet üzerinden yapılmış bir ankette, "Sizi en çok rahatsız eden ses nedir?" sorusuna verilen "kusma sırasında çıkan ses" cevabı en yüksek puanı almış. Kusmanın belki de hepimizin yaşadığı tatsız tecrübelerden biri olması, bu neticeyi getirmiş olabilir. Bununla beraber, kusmak sebepsiz ve faydasız değildir.

İnsanın en önemli reflekslerinden biri olan kusma; mide ve bağırsak muhteviyatının kuvvetli kasılmalarla ağız ve burun yoluyla dışarı atılması hâdisesidir. Önemli bir uyarıcı olan kusma; kafa içinde basınç artmasıyla seyreden beyin kanamaları veya tümörlerinde, idrar yolu enfeksiyonlarında, şeker komasına doğru ilerleyen kan şekeri seviyelerinde ve bağırsak tıkanıklıklarında ilk bulgulardan birisidir. Kusma sayesinde gerçek rahatsızlık ortaya çıkartılabilir.

Kusma sayesinde vücuda alınan zararlı yiyecek ve içecekler hızla dışarı atılır; böylece kusma sözkonusu maddelerin zararlarının en aza inmesine vesile olur. Zehirli bir gıda maddesi veya alkol alımı sonrası gelişen kusma, zararlı maddelerin dışarıya atılmasını sağlayarak doğrudan tedaviye katkı sağlar. Gebelikte östrojen ve progesteron hormonu değişiklikleri, beyin sapındaki "kemoreseptörleri aktive edici bölgenin" hassasiyetini artırarak, kandaki çok az miktardaki toksinlerin (zehirlerin) fark edilmesini sağlar. Beynin bu bölgesi, kanda bulunan toksinin farkına vardığında, bulantı ve kusma hislerini harekete geçirir. Bu konuya, 1995 yılında, ilk dikkat çeken, Margie Profet (The University of California at Berkeley), olmuştu. Bu araştırmacı, aşermenin, insan bedeninde mu'cizevî bir şekilde geliştirilen yeni canlıyı muhtemel tehlikelerden sakınmaya müteveccih İlâhî bir rahmet mekânizması olduğunu ve cenini gıdalardaki tabiî toksinlerden koruduğunu öne sürmüştü. Kusma, yolculuk ve migren gibi hastalıklara da eşlik edebilir. Bazen kötü kokular veya aşırı korku gibi psikolojik faktörler de kusma ile neticelenebilir.

Ancak tekrarlaması ve alışkanlık hâline gelmesi durumlarında, gerek vücutta sıvı ve elektrolit kaybına sebep olmasıyla, gerek yemek borusu, boğaz, ağız ve dişler gibi kusma muhteviyatının geçtiği bölgeleri tahriş etmesiyle, kendisi de ek problemlere sebep olabildiğinden, dikkatli olunmalıdır. Ayrıca bazı zehirlenmelerde hastanın kusturulması mahsurlu da olabilir. Petrol ürünlerinin, ev temizliğinde kullanılan hipoklorit, amonyak gibi yakıcı kimyevî maddelerin ağızdan alınmasıyla gelişen zehirlenmelerde, hastalar kusturulmamalıdır. Çünkü petrol ürünleri, akciğerlere kaçarak kimyevî kaynaklı akciğer enfeksiyonu gelişmesine ve yakıcı kimyevî maddeler çıkarken temas ettiği dokularda ikinci defa yanık meydana gelmesine sebep olabilir.

Vücudumuzda yerleştirilmiş bütün mekanizmalar gibi kusma da, belli bir plân ve program dâhilinde gerçekleştirilir. Bu esnada vücutta harika bir koordinasyon sergilenir. Beyinde bulunan kusma merkezi, bu koordinasyonu sağlamakla vazifelidir.

Kusma öncesi ağız içindeki tükürükte ve burun salgılarındaki hızlı artma; bir adım sonra bu yollardan atılacak yüksek asitli mide muhteviyatının vereceği zararı azaltan bir tesir gösterir. Meselâ bu salgı artışı, diş minelerinin korunmasına vesile olur. Normalde bir gıda maddesinin ulaşmasıyla ince bağırsaklardan kalın bağırsaklara doğru gerçekleşen itme hareketi, tersine dönerek ince bağırsaklardan mideye akım olur. Bu sırada mide-bağırsak geçişini sağlayan bir kapı hükmündeki kaslar gevşeyerek açılır; böylece bağırsak muhteviyatı midede birikir. Kusma öncesi derin nefes alıp vermeler, kusma sırasında nefes ihtiyacını azaltır; ses tellerinin birbirine yaklaşarak nefes yolunu kapatması sayesinde de kusulan mide muhteviyatının akciğerlere kaçması (aspirasyon) zorlaşır. Bu mekanizmalar olmasaydı, her kusma bir felaketle neticelenebilirdi. Kapanan ses tellerine rağmen, nefes alma gayreti ile göğüs kafesinde negatif basınç, karın kaslarının kasılmasıyla da karın içinde pozitif basınç ortaya çıkar. Mide muhteviyatının kolayca dışarı atılması için yüksekten alçağa doğru basınç oluşur. Kusmanın hemen öncesi, mide-bağırsak geçişini sağlayan kapının kasları kasılarak kapanır. Yemek borusu-mide geçişini sağlayan kapının kasları gevşeyerek açılır. Böylece kusulacak muhteviyatın, ince bağırsaklara kaçmadan, yemek borusu yoluyla atılmasına imkân sağlanır. Kusma tamamlandıktan sonra, karındaki kasılmaların ortadan kalkması ve kana salgılanan endorfin sayesinde, insanda genel bir rahatlama hissi oluşturulur.

Netice olarak, kusma zâhiren sevimsiz görünse de, vücudumuzda gerçekleşen bütün hâdiseler gibi, ince bir sanatın ürünüdür. Şafi-i Hâkim'in hiçbir şeyi abes yaratmadığının delillerinden birisi olan kusma, bize bahşedilen büyük bir nimettir.


Kaynaklar

-Sickening sounds - research to make your ears cringe. University of Salford. January 28, 2007.

-Lunsden, K, and Holden WS. The act of vomiting in man. Gut 10: 173-179, 1969

-Margie Profet (1995) Protecting Your Baby-to-Be: Preventing Birth Defects in the First Trimester. Reading, MA: Addison-Wesley. ISBN 0-20140768. pp. viii + 312.

-Flaxman, S.M. and P.W. Sherman 2000. Morning sickness: A mechanism for protecting mother and embryo. Quarterly Review of Biology June 2000. 75:1-36.

29 Nisan 2013 Pazartesi

Uzman diyetisyenden '5 adımda 5 kilo' diyeti


NG Güral Sapanca Wellness & Convention Uzman Diyetisyeni Ali Dereli, yaza girmeden beş adımda nasıl kilo verileceğini açıkladı.  
  Yaz öncesi diyet aylarının başladığını belirten Dereli, "Geleneksel 3 aylık diyet maratonu başladı. Her yıl Nisan, Mayıs, Haziran aylarında başlayan diyet ayları, 3 aylık yaz dönemine hazırlık için özellikle hanımlar için çok önemli. Yaza girmeden  önce, kendinize iyi anlaşacağınız bir diyetisyen bulup, beslenmenizi düzenlemesini isteyebilirsiniz. Beş kilo vermek için gerekli 5 adımı bir diyetisyenle beraber yapmanız, kilo vermenizi kolaylaştıracaktır" dedi. 
  Dereli, başarılı bir diyet için ilk koşulun bulunabildiği kadar su içmek olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu: "Kilonuzu 30 ile çarpın, bu işlemi yaptıktan sonra çıkan sonuç ml cinsinden içeceğiniz su miktarıdır. Örneğin 74 kilo olan bir insanı düşünürsek içilmesi gereken su miktarı 2220 ml yani yaklaşık 2.2 litredir. Yapacağımız ilk iş bulduğumuz  miktar kadar su içmek olmalıdır. Yeteri kadar su içmek vücudumuzu temizlemeye yarayacaktır. Temizlenen vücut ile birlikte metabolizmamız daha hızlı çalışacaktır. Bununla birlikte kilo vermek için yaptığımız her harekete vücudumuz daha doğru tepki verecektir. Çabalarınızın karşılığını almak için yapacağımız ilk iş bu olmalıdır." 
  Kahvaltıda alınması gereken besinlerin önemine değinen Dereli, şunları söyledi: "Diyetimizin ikinci maddesi; "Müsli (lapa), yoğurt, yeşil elma, tarçın ile birlikte güzel bir kahvaltı yapın. 4-5 yemek kaşığı müsliyi, su bardağının 4'te 3'ü kadar yoğurtla karıştırdıktan sonra, üzerine yarım yeşil elmayı rendeleyip bir tatlı kaşığı tarçın serperek sağlıklı bir kahvaltı ile güne başlayın. Müsli doyuruculuğu, yoğurt kalsiyumu, tarçın kan şekeri düzenleyiciliği ile kilo vermenize yardımcı olacaktır." 
  Dereli, uygulanması gereken diyetin diğer koşullarını şöyle sıraladı: "Üç ana öğününüzün aralarını sağlıklı atıştırmalıklar ile doldurmanız diyetimizin üçüncü koşulu. Kahvaltınızı yaptıktan sonra her iki saatte bir beslenmeye özen gösteriniz. Öğle yemeği ile akşam yemeğiniz arasında da bir veya iki kere bu atıştırmalıkların yarımına başvurunuz. Kan şekerinizin dengelenmesi, bir sonraki öğüne çok aç oturmamanız ve en önemlisi besinlerin termik etkisi ile metabolizma hızlanmasına yardımcı olacaktır." 
  Diyetin dördüncü maddesi olarak maydanoz ve yeşil çay ile tanışmayı tavsiye eden Dereli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Vücudunuzdaki bulunan ödemin atılabilmesi ve vücudunuzun rahatlayabilmesi için maydanoz bir numaralı ödem söktürücülerden biridir. Suyunu falan içmeniz gerekmez kendisini yemeniz daha faydalıdır. Maydanoza ek olarak yeşil çayda iyi bir ödem gidericidir. Bütün bunların yanı sıra yeşil çayın zayıflamanız üzerine etkileri olabileceği araştırılmaktadır. İçeriğindeki kateşin adı verilen güçlü antioksidanın zayıflamanıza yardımcı olabileceği düşünülmektedir. Son olarak  yürüyüş yapmayı ihmal etmeyin. Havaların güzelleşmesi ile birlikte tam sokağa çıkma zamanı. Ara öğünlerinizden hemen sonra veya akşam yemeğinizden 45 dakika sonra minimum yarım saat çıkıp etrafta spor ayakkabılarınızla  birlikte bir tur atın." 
  Diyetin 5 adımı başarılı bir şekilde uygulandığında sonuçların inanılmaz olacağını belirten Dereli, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu 5 adımı sadece bir hafta deneyin, sonunda gözlerinize inanamayacaksınız.