Popüler Yayınlar

18 Ocak 2014 Cumartesi

Kötü anıları unutmak mümkün mü?

Psikiyatri Uzmanı Dr. Sümer Öztanrıöver , geçmişimizde unutmak istediğimiz, hatırladığımızda canımızı hala acıtan travmaları beynimizden silmek isteyebileceğimizi ifade ederek, "Bu anılarımız beynimizde, vücudumuzda izlerini yıllar boyunca taşır ve günlük hayatımıza sızarak etkilerini doğrudan ya da dolaylı olarak gösterebilirler. Travmayı birinci elden yaşama ya da tanık olma bizi aynı derecede etkileyebilir. Örneğin küçükken ebeveynlerinden fiziksel şiddet gören bir çocuk kadar, kendisi şiddet görmese bile kardeşlerinin ya da annesinin şiddet görmesine tanık olması da onu aynı şekilde travmatize edebilir" dedi.

Başkalarını etkilemeyecek bir durumun bazı kişiler için travmatik olabileceğine dikkat çeken Öztanrıöver, bu yüzden olayın ne olduğundan çok nasıl algılandığının önem taşıdığını söyledi. Öztanrıöver, "Örneğin ilkokulda sınıfta bir soruyu yanlış yanıtladı diye arkadaşlarının gülmesi bir kişi için travmatik olurken, bir diğeri için çok önemsiz olabilir. Anne-baba ölümüne tanık olma, çocukluk çağı cinsel istismarı, geçirilen ciddi kazalar; belirgin zorlanmalara yol açabilir ve kişiler yaşadıkları sorunların sebebinin bu yaşam olayları olduğunu bilir. Ancak bazen küçükken yaşanılan ve unutulup giden bir ameliyat, hatta bazen denizde-havuzda şakalaşma ve suyun altında bir anlık nefessiz kalma deneyimi, erişkin yaşta kapalı yerlerde kalamamaya, panik bozukluğuna yol açabilir. Beden hafıza sı, duygu köprüsü yoluyla şartlar tamamen farklı olsa da aynı çaresizlik düşüncesini, duyguları, bedensel duyumları ortaya çıkarabilir" diye konuştu.

DEPRESYON VE ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ TEDAVİSİNDE DE ETKİLİ

"Sil baştan beyni sıfırlama mümkün mü?" diyen Öztanrıöver, şöyle devam etti:

"İnsanlar genellikle travmatik olayı unutmak ve hiç hatırlamamak ister. Beynimiz olayı bilinç dışına iterek bunu zaten yapmaya çalışır. Ancak bunun için daha ağır bir bedel öder. Çünkü bilinç dışına itilen bir olay, tıpkı suyun altına itilen bir top gibi yukarı çıkmaya çalışır. Ne kadar derine itersek o kadar güçlü çıkmaya çalışacaktır. Direncimizi düşüren bir yaşam olayı olduğunda, hatta bazen koşuşturmamız bitip tam rahata kavuşacağımızda hızla yukarı fırlar. Depresyon, anksiyete bozuklukları veya psikosomatik hastalıklar yoluyla kendini görünür kılar. EMDR gibi terapi teknikleri, çift taraflı beyin uyarımı yoluyla travmatik olaylara duyarsızlaşmayı sağlayarak, beynin olayı yeniden işlemesine yardım eder. Olayın kişi için anlamı değişir...
http://www.samanyoluhaber.com/saglik/Kotu-anilari-unutmak-mumkun-mu/1039105/

12 Ocak 2014 Pazar

Panik atağınız sizi değil, siz panik atağınızı yönetin

Samsun Medical Park Tıp Merkezi'nden Psikolog Enise Öziç günümüzde giderek artan ve çağın hastalığı olarak nitelendirilen 'panik atak hastalığının yönetilmesi' hakkında bilgi verdi.

Halk arasında en çok "Çıldırabilirim, aklımı yitirmekten korkuyorum, her an 'ya panik atak gelirse' korkusuyla yaşamaktan yoruldum, her atak geçirme anında ölümü hissetmek beni çok yoruyor." gibi cümlelerin sıklıkla kullanıldığını hatırlatan Psikolog Enise Öziç, söz konusu söylemlerin panik atak bozukluğunu yaşayan birçok kişinin hissettiği ve düşündüğü ifadelerden sadece bir kaçı olarak karşılarına çıktığını söyledi.

Olumsuz cümlelerin panik hastasının hayatına girdiğinde sadece düşünce ve duygularını etkilemekle kalmadığını kaydeden Öziç, "Ayrıca sosyal hayatına, yaşamdan aldığı zevki ve gündelik uğraşlardaki işlev düzeyini düşürmektedir. Bazen kişinin 'rahatlıkla dışarıya çıkamıyorum', 'ya bayılırsam, ya rezil olursam', 'kapalı alanlarda durmaya tahammül edemiyorum' gibi ifadeler kullanması bu duruma örnek olarak sunulabilir." diye konuştu. Bu şekilde düşünüyor olmanın panik hastası olduğumuzu göstermeyeceğini vurgulayan Psikolog Öziç, "Panik hastası olup olmadığımızı etkin bir psikiyatrik muayene ile kesinleştirebiliriz. Panik bozukluk, vücutta meydana gelen birtakım belirtilerin yanlış yorumlanması ile belirginleşmektedir ve korkuya kapılma şeklinde devam etmektedir. Örneğin Panik hastaları panik nöbeti geldiğini hissettiği anda oldukça endişelenerek önlem alma çabasına girmektedirler ve aşırı heyecan, kaygı ve korku duymaktadır. Dolayısıyla bu durum onları daha çok panik yapmaya sürüklemektedir ve bir kısır döngü oluşmaktadır." şeklinde konuştu.

Kişi panik olacağını hissettiği anda önce sakin olması ve doğru nefes yöntemiyle nefes alıp vermesi gerektiğini belirten Enise Öziç şöyle konuştu: "Aynı zamanda bu durumdan korkmamalı, beklediği takdirde geçeceğini bilmelidir. Bu süreçte dikkatini bedenine değil dışarıya yönlendirmelidir veya önlem almaya çalışmadan kendilerine olumlu telkinler vererek beklemelidirler; Çünkü önlem almadan da panik nöbetinin geçtiğini fark ettikleri anda 'Fobik Kaçınma' dediğimiz durumları yaşamak zorunda kalmayacaklardır. Unutulmamalıdır ki panik ataktan hiç kimse ölmemiştir. Ancak kişi otokontrolünü sağlayamadığını ya da kendisine bir türlü hakim olamadığını düşünüyorsa o zaman bir uzmandan yardım almalıdır. Çünkü panik bozukluk hakkında bilgi sahibi olunması oldukça kolay olan bir psikolojik rahatsızlık olmasına rağmen tedavisi uzmanlık gerektirmektedir."...