Popüler Yayınlar

17 Ekim 2012 Çarşamba

Zilhicce ayının ilk 10 günü ile Rabb’inize yaklaşın!


Yapılan amellere 700 misli sevap verilen zilhicce günleri başlıyor. Ayette üzerine yemin edilen bu kutlu 10 gece için, Peygamber Efendimiz (sas) de tesbihi (Sübhanallah), tahmidi (Elhamdülillah), tehlili (Lâ ilâhe illâllah) ve tekbiri (Allah-u Ekber) çokça söylemeyi tavsiye ediyor.
Peygamber Efendimiz (sas)’in “Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur.” dediği o günlere girmek üzereyiz. Kur’an-ı Kerim’de Fecr Sûresi’nin başında, “On geceye yemin olsun ki...” diye bahsedilen o günler bu yılki takvime göre 16 Ekim-25 Ekim tarihlerine denk geliyor. Kurban Bayramı’nın 1. gününe kadar sürecek bu kutlu zaman dilimini ibadetlere daha da özen göstererek değerlendirmek çok önemli.
    Maneviyata duyarlı sineler, hüzünle ayrıldığı Ramazan’ın ardından şevvalde altı gün oruçlarıyla hasret giderse de, zilhiccenin ilk on günüyle âdeta teselli bulur. Bir nevi Ramazan’ın devamı gibi olan bu günler, “Ramazan’ı hakkıyla ihya edebilseydim...” diye yanan sinelere muhteşem bir fırsattır. Allah (cc) Recep, Şaban, Ramazan ayları ve Regaip, Miraç, Berat, Kadir gecelerine, Zilhicce’nin ilk on gecesini ekleyerek kâmil insan olabilme adına bizlere bir kutlu zaman dilimini daha lütfediyor.
    İlahiyatçı yazar Dr. Selman Kuzu, “Zilhiccenin ilk 10 gecesi, bizim farkında olmadığımız fakat Rabb’imizin yemin ederek önemine dikkat çektiği gecelerdir.” dediği bu kutlu zamanları dua, tevbe ve istiğfar günleri olarak değerlendirmenin önemli olduğunu vurguluyor. Kuzu, “Hac günlerinin feyiz ve bereketinden istifade etmeli. Bu kutlu zaman diliminin bereketi sadece hacca gidenlere ait değil. Gidemeyenler de, Zilhicce’nin ilk on gecesini bulundukları coğrafyalarda değerlendirerek günahlarının affına kapı aralamalıdır.” diyor. İlahiyatçı yazar, Efendimiz’in (sas) de mümkünse bugünlerin oruçlu geçirilmesini tavsiye buyurduğunu ifade ederek, “Zilhicce’nin ilk günlerinde tutulan oruç, bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihya etmek de Kadir Gecesi’ni ihya etmeye bedeldir.” hadis-i şerif’ini hatırlatıyor.

Bu on günü nasıl değerlendirebiliriz?
Her şeyden önce beş vakit namazı asla ihmal etmemeli; kuşluk, evvabin, teheccüd gibi nafile namazlarla da Allah’a yaklaşmalı.
Peygamber Efendimiz’in (sas) hiç terk etmediği Zilhicce’nin ilk on gün orucunu biz de kaçırmadan tutmaya gayret etmeliyiz.
Bu on gecede daha az uykuyla idare edip maç, dizi gibi televizyon programları ve internet gibi uğraşlarla bu kutlu vakitleri değerlendirmekten geri durmamalıyız. Zamanımızı Kur’an-ı Kerim okuyarak, tevbe istiğfar çekerek, evrad-ı ezkar ve dua ederek geçirmeye gayret etmeliyiz.
Bugünlerde sağlığımıza dikkat edip, ibadet ve evrad-ı ezkardan geri kalmamalıyız.
Eğer mesaiye bağlı bir işimiz yoksa bu on günü sanki i’tikafa girmiş gibi dolu dolu değerlendirmeli, bunun mümkün olmadığı durumlarda da izin ya da tatil günlerini oruç ve ibadetle geçirmeye gayret etmeliyiz.
Bu 10 günün özellikle arife gününe denk gelen 9. gününü bayramlık ve kurbanlık alışverişiyle zayi etmemek için, hazırlıklarımızı önceden yapmaya gayret etmeliyiz.
Bu kutlu zaman dilimlerinde kişiyi meşgul edecek misafirlik, yolculuk ve yorucu işlerden uzak durmalıyız.
Efendimiz’in de (sas) tavsiye buyurduğu gibi Sübhanallah, Elhamdülillah, Lâ ilâhe illâllah ve Allah-u Ekber’i çokça söylemeliyiz.

14 Ekim 2012 Pazar

Bu sağlık uyarısı kadınlar için çok ciddi!


Psikolog Merve Büyükkucak , 21. yüzyılın hastalığı olarak bilinen panik atağın çok ani ve beklenmedik bir şekilde gelişerek kişiyi çaresiz kılan yoğun bir korku ve panik hali olduğunuz belirtti.

Bu atakların en büyük özelliğinin kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı, nefes alamama, mide bulantısı, baş dönmesi, el ve ayaklarda uyuşma, titreme, sıcak basmalarıgibi birtakım bedensel şikayetlerin korku haline eşlik ettiğini dile getiren Büyükkucak, "Bu şikayetlerin yanı sıra kişi o esnada kontrolünü kaybedeceğine, bayılacağına, kalp krizi geçireceğine, öleceğine veya kimsenin ona yardımcı olamayacağına dair ciddi endişeler yaşar.

Bu ataklar, yaşayan kişi tarafından hem fiziksel hem de duygusal olarak oldukça zorlayıcı ve yorucu deneyimler olarak tanımlanabilir. Öyle ki atakların sonrasında sakinleşmek ya da atakların etkisinden kurtulmak oldukça uzun süreler alabilmektedir. Zaman zaman bu ataklar gece uykuları sırasında da görülebilir. Gün içerisinde yaşananlara oranla sıklığı daha az olmasına rağmen bu ataklar, kişiyi sebepsiz bir korku ile aniden uykusundan uyandırabilir ve kişinin sakinleşerek kendine gelmesi epey uzun zaman alabilir” dedi.

Panik atak hastalığının tedavi edilmemesi durumunda kendiliğinden geçme ihtimalinin neredeyse yok denecek kadar az olduğunu, ciddi anlamda kronikleşebilme riskinin yüksek olduğunu söyleyen Büyükkucak, şu uyarı ve önerilerde bulundu:

"Atakların yaşanması halinde tedaviye başvurmak oldukça önemlidir. Ancak bu hastalar çoğunlukla birçok tıbbi tetkikten geçmiş şekilde ruh sağlığı uzmanlarına ulaşırlar. Bu birçok hasta için aslında son duraktır. Çünkü ilk etapta kendilerine bir şey olacağından korkarak panik içerisinde hastanelere veya en yakın sağlık ocağına başvururlar. Bu durumun ruhsal bir sorun olduğunu bir türlü kabul etmek istemezler. Bu hasta grubu ne yazık ki tedavide işbirliği sağlamanın görece biraz daha güç olduğu, kısmen dirençli vakalardır denebilir. Ancak işbirliği sağlandığında tedavisi mümkün olan bir durumdur. Eğer siz de bu şikayetleri yaşıyorsanız mutlaka gecikmeden bir uzmana başvurmanız ve tedaviye mümkün olan en kısa sürede başlamanız önerilir.