Popüler Yayınlar

23 Haziran 2012 Cumartesi

Gençlerin doğru arkadaş bulmasına yardımcı olun


Yaz tatili kimi anne-babaları çocukları adına endişelendiriyor. Özellikle ergenlik çağında evlatları bulunan aileler, onların yanlış davranışlarda bulunmasından, kötü alışkanlıklar kazanmasından korkuyor. Gençler, arkadaşlara ve arkadaş gruplarına ihtiyaç duyar. Onların doğru arkadaşlar edinmesine ve bulmasına yardımcı olun. Bunun için zemin hazırlayın.
Okullar tatil oldu, anne-babalar okul zamanında olduğu gibi tatil zamanında da çocuklarıyla ilgili bazı endişeler taşıyorlar. Bu endişelerin bir kısmı çocukların arkadaş grupları ile alakalıdır. Bu konuda her anne-baba farklı tutum içinde olmakla beraber bazı anne-babalar çocuklarının arkadaşlarının etkisiyle yanlış davranışlarda bulunmasından ve yanlış alışkanlıklar kazanmalarından endişe ediyorlar.
Arkadaşın, kişinin karakteri ve davranışları üzerindeki etkisi inkâr edilemez. Bununla beraber ergenlik dönemi yetişkinliğe geçiş dönemi olduğu için anne-babaların asıl göz önüne alması gereken, çocuklarının ne kadar özdenetim sahibi olduklarıdır. Özdenetim, kişinin çevresindeki yanlış davranışlarda bulunan kişilerin etkisinde daha az kalarak doğru davranışlarda bulunmasında önemli bir etkendir. Kişi inanç ve değerler sistemi, doğru kazanılmış alışkanlıklar ve güzel davranışları sayesinde hem kendi dürtülerinin hem de yanlış davranışları olan kişilerin baskı ve kınamalarının etkisinde daha az kalır.
Huzurlu bir aile ortamında büyüyen, çocuklukta manevi değerleri ve güzel davranışları yerleşmiş, okumaktan ve dinlemekten hoşlanan ergen, sosyal ve ahlaki kuralları benimsemiş, nedenlerini kavramış ve özdenetim duygusu gelişmiştir. Hayatta bir amacı vardır ve bu amaç doğrultusunda çalışmaktadır. Dünyada olup bitenleri, yanlışları görüp fark etmekte ve bunları değiştirmek için idealler geliştirmektedir. Bu gelişen kişiliğiyle ve buna bağlı davranışlarıyla aile ortamında anne-babası ve okulda öğretmenleriyle sağlıklı ilişkiler içinde olan ve onlardan davranışları için onay alan çocuk, ergenlikle beraber arkadaşlara daha çok önem verir. Bu dönemde arkadaş çevresinden de onay alan gencin kendisine güveni artar.
Bu dönemde ergen, hızlı bedensel, sosyal ve duygusal değişimle baş etmeye çalışırken yeni ve farklı deneyimler kazanmak ister. Bunları yaparken başkaları tarafından desteklenme ihtiyacında olup kendi kişiliğini geliştirmektedir.
DOGRU ARKADAŞLIK PROBLEMLERİ AZALTIR
Güzel alışkanlıkların kazanılması için güzel model olacak alternatif arkadaş grupları ile tanışma fırsatları sağlamak yararlı sonuç vermektedir. Doğru arkadaşlıklar, arkadaşlarla ilgili sorunların çözümünü kolaylaştırır. Bunun için çocuğun ilgili olduğu, ailenin manevi değerlerine uygun spor ve sanat faaliyetleri de yeni arkadaşlar edinmesi açısından yararlıdır. Ergenlik döneminde anne-baba ne kadar aktif canlı anlayışlı ve sosyal olursa ergen de anne-babasıyla o kadar paylaşımcı olmakta ve iyi arkadaş ilişkileri içinde bulunmaktadır.
BASKI VE SINIRLAMA, SORUNU ÇÖZMEZ
Hiçbir anne-baba kusursuz değildir. Çocuğunu yetiştirirken bazı hatalar yaptığını bilen anne-babalar aşırı endişeli davranarak çocuklarıyla iletişimlerini bozmak yerine ergenlikte bunları telafi edebileceklerini de bilmelidir. Ergenlik, kişilikte yeniden yapılanma dönemidir. Çocukların kuvvetli ve zayıf yönlerinde baskıcı, aşırı koruyucu sınır koyamama gibi anne-babalık tutumlarının etkisi çoktur. Anne-baba bu hatalarının farkında olduğunda ergene karşı daha anlayışlı olmakla beraber onun kendi hatalarının farkında olmasını sağlamalıdır. Çocukta her ne kadar özdenetim sorunu olsa da özdenetim duygusu yine de gelişmiş ve belli bir seviyeye gelmiştir. Bunun daha çok geliştirilmesi için ergene sorumluluklarını yerine getirdikçe haklar verileceğini iyi ifade etmeli ve yanlış alışkanlıklarından kurtulup güzel alışkanlıklar kazanması için fırsatlar verilmelidir. Yanlış davranışı olan arkadaşları varsa bunu kendisinin fark etmesi için uygun sohbet ortamları sağlanmalıdır.
Arkadaş grubu bir ihtiyaç
Ergenlik döneminde arkadaşlıklar, gencin kişilik oluşumu açısından son derecede önemlidir. Böylece çocukluktan çıkarken anne-babasıyla sağlıklı iletişimini devam ettirmekle beraber kendisiyle eşit ilişki içinde olduğu arkadaşlarıyla daha çok beraber olmalıdır.
Anne-babası ve yetişkinlerin onayı kadar yaşıtlarının onayı da onun için geliştiricidir. Kendi potansiyelinin farkında olan ergen, spor ve sanattaki performansı ve zekâsıyla kendisini kanıtlamak ister. Yakın arkadaşları ergenin kendi kişiliğini yansıtan aynası gibidir.

19 Haziran 2012 Salı

Yürüyüş yapmanın ve kilo vermenin eğlenceli yolları


Kilo vermek isteyenlerin sıklıkla başvurduğu, en popüler egzersiz şekli yürüyüştür. Bazı insanlar sabah erken saatte kalkıp kendini sahildeki yürüyüş yollarına atar, kimisi de egzersiz aletleriyle spor yapar. Ancak her sabah yapacağınız bu yürüyüş rutin hale gelip biraz sıkıcı da olmaya başlayabilir.

Reader's Digest dergisinde yer alan habere göre, işte yürümeyi eğlenceli hale getirip kilo vermenize yardım eden yöntemler:
Çok uzak olmayan noktalara gitmek için ulaşım araçlarını kullanmak yerine yürümeyi deneyin. Örneğin, alışveriş yapacağınız market çok uzak değilse evden biraz erken çıkın ve yürüyün, alışverişten sonra da eve yürüyerek dönün.

Haftada 1-2 kez yürümek yerine banka, süpermarket, postane ya da kuaföre gitme işlerini yürüyerek yapın. Kendinizi yürüyüş yapmaya şartlandırmak üzerinizde baskı oluşturur. Her yere yürüyerek gitmek, hem sağlıklıdır hem de üzerinizde daha az stres oluşturur.
Birçok insan kış gelince evine girer ve yağmurda, karda işi olmadıkça dışarıya çıkmak istemez. Ancak bu alışkanlığınızı bırakın, botlarınızı ve yağmurluğunuzu giyin. Ağzınızla birkaç yağmur damlacığı yakalamak için gökyüzüne doğru kafanızı kaldırıp yağmurda dolaşın.
Bir şeylere kızdığınızda etrafı döküp kırmayın, duvarları yumruklamayın. Bunun yerine kendinizi dışarı atıp bol bol yürüyüş yapın. Yürürken fiziksel egzersizin yanında adrenalin de sizin daha hızlı yürümenizi sağlayacak ve böylece daha fazla stres hormonu yakacaksınız.

Günlük koşuşturma arasında eşinizle çok fazla sohbet edemediğinizi mi düşünüyorsunuz? Beraber yürüyüşe çıkmak size iyi gelecektir. Yürüyüş sayesinde hem egzersiz yaparsınız hem de televizyon, iPad ya da cep telefonu olmadan rahatça sohbet etme imkanı bulursunuz.
Eğer gün içinde 45 dakikalık yürüyüşe ayıracak zamanınız yoksa bu süreyi 15 dakikalık mini yürüyüşler şeklinde yapabilirsiniz. Bu durum sağlığınız için faydalıdır ve ayrıca gün boyunca metabolizmanızı çalışır halde tutar. Böylece daha fazla kalori yakarsınız.
Çocuklarınızı yanınıza alıp süpermarkete ya da mağazaları gezmeye gidebilirsiniz. Hem çocuklarınızla vakit geçirir, onlarla parkta yürüyüş yapabilirsiniz.
Her gün 5 kez camiye gitmenin yanında bir hafta sonu da hiç gitmediğiniz türbeleri, ünlü camileri ziyaret edebilirsiniz. Hem yürüyüş yapmış olursunuz, hem de manevi açıdan tazelenmiş olursunuz.

İşyeriniz evinize çok uzak olduğu için yeterince yürüyüş yapamıyorsanız iş çıkışında ya da hafta sonunda eşinizle, çocuklarınızla ya da tek başınıza yolda ya da evinizin yakınındaki bir parkta hem stresinizi atacaksınız hem de spor yapacaksınız. Ayrıca sabahları biraz erken kalkıp spor ayakkabılarınızı ve eşofmanlarınızı giyerek biraz yürüyüş yaptıktan sonra üzerinizi değiştirip işe gidebilirsiniz.

İnsanların çoğu stres ya da kafein nedeniyle kronik olarak uykusuzluk çekebiliyor. İşte bu noktada yürüyüş yapmak en iyi ferahlama yollarından biridir. Saat 16 ile 19 saatleri arasında yapacağınız yürüyüş sayesinde vücut sıcaklığınız en üst seviyeye ulaşır, kaslarınız ısınır. Yürüyüş sizi sakinleştirir ve rahat bir uyku çekmenize yardımcı olur.

Ben kopya baba istemiyorum


Ali 3. sınıf öğrencisi ve babası bir işadamı. Anne eşi için 'işkolik' diyor. Ali sınıfta herkesi dövüyor, evde de öfke hakim. Babasız geçen günler onu bu hale getirmiş. Oğluyla telefonla görüntülü konuşmak isteyen babaya Ali'nin tepkisi ilginçtir: "Ben kopya baba istemiyorum, gerçek baba istiyorum."
Babası ünlü bir işadamı, sürekli seyahat ediyor. Oğlu üçüncü sınıfta ve babasını çok özlüyor. Annesi babadan bir hayli şikâyetçi; 'O tam bir işkolik' diyor. 'Tüm yük benim üzerimde. Aslında benim tedavi görmem lazım. Bu çocuk babasızlıktan ve benim ona bağırmalarımdan böyle oldu.'
Ne olmuştu Ali'ye? Sınıftaki herkesi dövüyordu. Ders çalışmıyor ve çok sinirliydi. Annesi ona bağırıyor, o da annesine. Hatta bazen annesine de vuruyordu. Yine babasız geçen bir akşam, baba arar ve cep telefonundan oğluyla görüntülü konuşmak ister. Ali ağlayarak odasına koşar, kafasını yastığa gömer, bağırarak gözyaşlarını bırakır; "Ben kopya baba istemiyorum, gerçek baba istiyorum." diyerek ağlar. Baba, ailesinin ihtiyaçlarını görmelidir elbette ama baba sadece eve para getiren midir? Ali'nin annesi eşine, "Çocuklarımız büyüdüklerinde seninle ilgili hiçbir şey hatırlamayacak. Babalarıyla birlikte hiçbir anıları olmayacak ve sen geçmişi geri getiremeyeceksin, büyüdüklerinde senden kopmuş olacaklar." diyor. Çocuğun ruh sağlığı için hem annesine hem de babasına ihtiyacı vardır. Bir çocuk babasından sadece eve para getirmesini mi ister? Tabii ki hayır.
BABA OLMAYI HİSSETMEK
Baba olmak çoğu erkeğe heyecan verir. Ancak, bir erkeğin baba olduğunu hissetmesi ve çocuğuyla ilgili sorumluluk alması anneye göre biraz daha zaman alır. Ve bu annenin yaşadığı kadar da kolay olmaz. Babalar bebekleri ve çocuklarıyla birlikte oldukları süreye göre yeni rollerine daha çabuk uyum sağlayabilir. Babalığı hissetmek biraz da gösterilecek gayrete bağlıdır. Bu yüzden, bir baba her gün en az 30 dakikasını sadece çocuklarına ayırmalıdır. Çocuğuyla yakınlaşmaya çalışmalı, onunla ilgili sorumluluklar almalıdır. Baba, çocuğunu yetiştirme sorumluluğunu anne ile birlikte paylaşmalıdır. Araştırmalar, babayla çocuk arasındaki paylaşımın artmasının çocuğun zekâsını, sözel becerilerini, okul başarısını, özgüvenini, benlik kavramını olumlu yönde etkilediğini gösteriyor.
ÇOCUKLARIN BABAYA İHTİYACI VAR
Bazı babaların bebekleri olduktan sonra çok yoğun çalışmaya başlamaları acaba bir kaçış mıdır? İş yoğunluğu kaçış anlamına da gelebilir. Araştırmalar, ilk 4 yaşında çocuğun günlük bakımı, oyun oynanması, eğitimi gibi durumlarda anneyle beraber babanın da ilgilenmesinin çocuğun gelişimindeki olumlu etkilerini gösteriyor. Erkek çocuklar cinsel kimlik oluşumu ve sosyalleşme açısından babaya ihtiyaç duyar. Kız çocukların babaları ile iyi ilişkiler içerisinde olmaları özgüvenlerini, kişilik gelişimlerini, benlik algılarını, özellikle ergenlik döneminde yakından etkiler. İyi bir baba, ergenlik döneminde sınırların konmasında ve ergenin kendisini güvende hissetmesinde de anneye yardım eder.
Araştırmalar, ülkemizdeki babaların çocuklarıyla çok az iletişim kurduklarını gösteriyor. Babaların en çok önemsedikleri rol maddi bakımdan çocuğa bakabilmek oluyor. Baba çocuğu için akşam eve gelince disiplin sağlamak amacıyla sert ve öfkeli bir otorite olmayı tercih ediyor. Anneler de babaları çocukların gözünde korkulan bir figür haline getiriyor. Bunun yerine baba, çocuğun ve ergenin sıkıntılarını paylaşabileceği, duygu ve düşüncelerini korkusuzca aktarabileceği, desteğini isteyebileceği, çocuğuna karşı sevgi ve şefkatini davranışlarıyla ve sözleriyle gösterebilen bir ebeveyn olmalıdır.
Bir çocuk babasından ne ister?
- 3 aylıkken babasının annesine yardım etmesini ve kendisini çok rahatsız eden gazın çıkarılmasını ister.
- 1 yaşında, yürümeyi yeni öğrenmişken babasının elinden tutarak yürümek ister.
- 2 yaşında, babasının onu sırtına almasını ve kendisiyle oynamasını ister.
- 3 yaşında, babasıyla parka gitmek ister.
- 5 yaşında, tatilde deniz kenarında babasıyla kumdan kale yapmak ister.
- 6 yaşında, babasının anaokulu gösterisine gelmesini ister.
- 7 yaşında, babasıyla kitap okumak ister.
- 9 yaşında, babasıyla futbol oynamak ister.
- 11 yaşında, babasının işyerini görmek ister.
- 13 yaşında, babasıyla maça gitmek ister.
- 16 yaşında, babasının kendisine araba kullanmayı öğretmesini ister.
FAZİLET SEYİDOĞLU PSİKOLOG   

"Türkleri Anlama Klavuzu" yayınlandı


Ipsos KMG'nin yayınlanadığı Türkleri Anlama Kılavuzu'nda TV izleme alışkanlıkları, favori TV programları ve internet yasakları hakkındaki görüşleri bulunuyor. 

SMG Connected'ta yer alan habere göre, Ipsos KMG’nin iki yılda bir gerçekleştirdiği Türkiye’yi Anlama Kılavuzu Araştırması, fiziksel özellikler, hane yapısı, kişilik, din, kadın, çevre, siyaset, günlük yaşam, reklam, medya, teknoloji gibi birçok farklı yönden Türkiye insanının özelliklerini, tutum ve davranışlarını mercek altına alıyor.

Bu yazıda “Türkiye’yi Anlama Kılavuzu”ndan Türk tüketicisinin TV izleme alışkanlıklarını, favori TV programlarını ve internet yasakları hakkındaki görüşlerini bulabilirsiniz.

Araştırma sonuçları Türkiye’de insanların medya kullanımı hakkında da ilginç veriler ortaya koyuyor. Toplumun yüzde 84’ü her gün televizyon izlerken, sadece yüzde 21’i her gün radyo dinliyor. Her gün gazete okuyanların oranı ise yüzde 18’e düşüyor. Hiçbir zaman radyo dinlemediğini söyleyenlerin oranı yüzde 29 iken, bu oran gazete için de yüzde28 olarak tespit ediliyor.

Favori TV Programı Türleri

Haberler ve haber programları televizyonda izlemekten en çok hoşlanılan program türü. Türkiye genelinde insanların yüzde 65’i haberler ve haber programlarını izlemekten hoşlandığını ifade ederken, bu oran yerli diziler için yüzde 62 olarak tespit ediliyor.

Erkeklerin yüzde 72’si haber ve haber programlarını izlemekten hoşlandığını belirtirken, yüzde 46’sı yerli dizileri izlemekten hoşlanıyor. Öte yandan kadınların ise yüzde 77’si yerli dizi izlemekten hoşlanırken, haberler ve haber programlarını izlemekten hoşlanan kadınların oranı yüzde 57 olarak tespit ediliyor.

Erkeklerin yüzde 40’ı, kadınların ise yüzde 38’i izleyecek bir şey bulamadıklarında televizyonda karşılarına ne çıkarsa izliyorlar. İzleyecek bir şey bulamadıklarında karşılarına ne çıkarsa izleme oranının en yüksek olduğu SES grubu ise DE (yüzde 45).

Kadınların yüzde 50’si televizyonun başına oturmadan ne izleyeceğine karar veriyor. Yüksek SES gruplarında televizyonun başına oturduğunda ne izleyeceğini bilenlerin oranının daha yüksek olduğu görülüyor.

İnternet Yasakları

Nüfusun yüzde 60’ı değerlerimize zararlı medya içeriğinin yasaklanabileceği görüşünü taşıyor. 25 yaş ve üzeri grupta bu görüşü savunanların oranı daha yüksek.

Toplumun yüzde 61’i “bazı internet sayfalarının kapatılmasını doğru buluyorum” ifadesine katılıyor. 35-44 yaş arasında bu görüşte olanlar daha büyük bir çoğunluğu oluşturuyor.

Türkiye’yi Anlama Kılavuzu Araştırması, Türkiye nüfusunu temsil gücüne sahip olan Ipsos KMG Tüketici Panelleri’ne üye bireylerle yapılıyor. Bu araştırmaların beşincisi Aralık 2011’de tamamlandı. Saha çalışması 10 Ekim – 28 Kasım 2011 arasında yapıldı. Araştırma kapsamında Türkiye’de 14 yaş üstü 15.953 kişi ile görüşüldü.

17 Haziran 2012 Pazar

Yazın hangi içecek tüketilmeli?

Yazın içilecek en faydalı içecek!



Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı, Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, yaz sıcaklarında en yararlı içeceğin ayran olduğunu, bunu yüzde yüzlük meyve suları ile karpuz ve kavun gibi su oranı yüksek olan meyvelerin izlediğini söyledi.

Erciyes Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Neriman İnanç, günlük sıvı ihtiyacı yaklaşık 3 litre olmakla birlikte bireylerin yaşı, fiziksel aktivitesi, cinsiyeti ve ortamın ısısından etkilendiğini söyledi. Yaşa göre değişmekle birlikte yaklaşık yüzde 60-70’i sıvı olan insan vücudunun bir günde ortalama solunum yoluyla, idrarla, terle ve dışkı ile 2.5 litre sıvı kaybettiğine dikkati çeken Prof.Dr. İnanç, şöyle dedi:

"Kaybedilen sıvı günlük tükettiğimiz su, karpuz kavun gibi su oranı yüksek olan meyve gibi besinler ve süt, ayran, çay, meyve suyu gibi diğer içeceklerle sağlanmaktadır. Günümüzde giderek artan sağlıklı beslenme bilinci ile birlikte besinlerin sağlık üzerine fonksiyonel özellikleri ve hastalıklardan koruyucu etkileri ön plana çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, her yaş grubunda sağlığın korunması için ‘bir günde 5 programı’ çerçevesinde sağlıklı bir diyetin elzem bileşenleri olan sebze ve meyvelerin tüketimini arttırılmasını önermektedir."

"YAŞAM İÇİN AYRAN VE YOĞURT"

Ayran’ın yaz aylarında en mükemmel ve yararlı içecek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. İnanç, "Sıvı ihtiyacımızı karşılayacağımız diğer bir içecek ise geleneksel besinlerimizde biri olan yoğurttan yapılan ayrandır. Yoğurt ve ayran probiyotik içeren ürünlerdir. Probiyotik kelimesi Yunanca bir terim olup ’yaşam için’ anlamına gelmektedir. Yoğurt yapımında kullanılan bakteri bağırsaklarımızdaki florayı değiştirerek sağlığımız için yararlı etkileri oluşturur.

Bu etkiler bağışıklık sisteminin güçlenmesi, K, biyotin, B12, niasin vb vitaminler, zararlı maddelerin (toksinler) kan dolaşımına geçmesinin engellenmesi, besin alerjilerinin, ishalin ve kabızlığın tedavisi ve bazı kanser türlerinin önlemesidir. Bu nedenle yaz aylarında, sağlığa yararlı etkileri nedeniyle de ayranın, sıcakla terle kaybettiğimiz potasyum gibi bazı mineralleri yerine koymak için meyve suları yeterli ve dengeli beslenme profili içinde uygun miktarlarda tüketilmelidir” uyarasında bulundu.

Bir Civcivin Verdiği Ders



Mesleğim gereği bir tavuk kümesinde denetlemeler yapıyor, kümes içi şartların civcivlerin yaşaması için ideal olup olmadığını inceliyordum. Biraz soluklanmak için, kümes içerisinde su deposuna dayalı durumdaki merdivenin ikinci basamağına oturmuş, çizmelerimi de kümes tabanındaki çeltik üzerine koymuştum. Bir ân çizmemin uçlarında küçük darbeler hissettim. O da ne? Civcivler belirli aralıklarla çizmelerimi gagalıyordu. Bu narin canlılara bakarak tebessüm ettim. Acaba yavrucuklar hâl dilleriyle bir şeyler mi ifade etmeye çalışıyorlardı? Bir ânda onların dünyaya geliş serüvenlerini düşünmeye başladım. Civciv âdeta dile gelmiş ve yaratılış serüvenini hayalen bana fısıldamaya başlamıştı: 

Tabiattaki çevre şartlarına oldukça benzer, sizlerin eliyle inşa edilmiş yapılarda geçirdiğim uzun bir gelişme sürecinden sonra buraya getirildim. Horoz babam, tavuk annem ve arkadaşları bu kümese benzer ama, daha farklı şekilde tasarlamış başka bir kümeste yetiştiriliyordu. Babamın 800, annemin ise yaklaşık 7.000 arkadaşı vardı. Annem, Yüceler Yücesi'nin (celle celâlühü) Hâlık isminin tecellisi olarak dünyaya getirildiğimizi, Rezzâk isminin tecellisi olarak da insan tüketimine hazır bir gıda maddesi olacağımızı söylerdi. Bu maksatla seçilen yumurtaların birisinin içinde de ben geliştim.

Hâdiseler, annemin yumurtalığındaki 5-6 follikül (yumurta hücresinin geliştiği yapı) içinde bulunan ovumların (yumurta hücresinin) hızlı bir gelişme göstermesiyle başladı. Başlangıçta yumurta sarısı üzerinde küçük bir nokta gibiydim, babamdan gelen hücre (sperm) ile henüz buluşmamıştım. Follikül dediğiniz kese içinde olgunlaşınca etrafımı saran zarlar patladı ve kıvrıntılı şekilde uzanan yumurta kanalına geçtim. İşte burada babamdan gelen hücre ile annemin hücresi bir araya geldi.

Döllenmiş taze bir yumurtanın sarısına dikkatli bir şekilde baktığınız zaman beni etrafı halka şeklinde (germinal disk) küçük bir benek ile çepeçevre sarılı vaziyette görebilirsiniz (Şekil-1). Ne kadar harikulâdedir ki, başlangıçta tek hücre iken, bütün organlarım, yaklaşık 2 mm. büyüklüğünde olan bu yapıdaki bölünmeler neticesi şekillendirildi. Akıllara durgunluk veren eşsiz gelişme ve farklılaşma hâdiseleri devam etti. Yumurtalık borusu içinde ilerlerken merkezdeki sarı kısmın etrafı yumurta akıyla sarıldı. Burada Hafîz isminin tecelli etmesiyle yumurtayı saran ak kısım, yoğunlaşarak yumurta sarısını ve dolayısıyla beni dağılmaktan korudu. Yumurta akı bileşiminden oluşan kalaza olarak adlandırılan iki ince iplikle yumurta sarısı yumurtanın uçlarına bağlandı. Bu ipliğimsi gergilerin görevi, sarı maddeyi yumurtanın merkez kısmında sarsılmaksızın tutacak bir hamak, bir yatak meydana getirmekti. İlâhî sanat, üzerimde eksiksiz ve en mükemmel şekilde tecelli ediyordu. 

Kanalın bir sonraki bölgesinde (istmus) yumurtanın iç ve dış zarları yaratılarak ilâve koruma tedbirleri alındı. Burada yaklaşık bir saat kalan zarla çevrili yumurta, kanalın uterus (rahim) kısmına sevk edildi. Buradaki kabuk bezlerinden % 94 nispetinde kalsiyum karbonat, yaklaşık % 6 nispetinde de magnezyum ve kalsiyum fosfatlı bileşikler salgılandı. Bu maddelerle 15-16 saat içinde yumurtanın dört tabakalı kabuk kısmı tamamlanmış oldu. Şayet annemin yemlerinde yeterli kalsiyum yoksa, ne kadar gayret ederse etsin, kabuk kısmını şekillendiremez, bu da kardeşlerimin ölümüne sebebiyet verir.

Yumurta borusunun, memeli hayvanlarda rahime karşılık gelen 6 cm. uzunluğundaki bu bölgesinden sonra, yumurtanın üzeri cila gibi koruyucu yeni bir sıvı ile sarılır. Kütiküle isimli bu ciladan sonra, dışarıya çıkacak duruma getirildiğim için çok şanslıydım. Üzerimde tecelli eden harikulade sanatları büyük bir hayretle temaşa etmekteydim. Ancak bana yüklenmiş programı eksiksiz bir şekilde gerçekleştirip bu borudan dışarı çıkmalı ve yeni güzellikler sergilemeliydim. 

Annemin vücudunda kıvrımlı şekilde uzandığından, 70-75 cm'lik gerçek uzunluğu anlaşılmayan üreme organlarında yaklaşık 24-25 saat süren bir seri faaliyetten sonra kendimi follukta buluverdim. Eğer modern zamanlarda olmasaydım, annem beni sımsıcak tüyleriyle ısıtacak ve hayata dâir eşsiz nasihatler verecekti. Ancak follukta bekleyişim çok uzun sürmedi. Anne ve babama elveda deyip viyol dediğiniz bir malzeme içinde buluverdim kendimi. Artık başka bir serüven başlıyordu. Yaratıcı'nın (celle celâlühü) içimize koyduğu gelişme programına, teknolojik makinelerde başlamanın huzuru belirivermişti içimde. Üst üste istiflenmiş viyollerin bulunduğu bir odada bekliyordum. İlkin pek bilemediğim, ancak sonradan, hayatımın belli bir safhasını geçireceğim kuluçka diye tabir edilen bir yere gideceğimizden söz ediliyordu...

En sağlıklı şekilde yumurtadan çıkabileceğimiz bir yerdi kuluçka. Annem fıtrî hayatındayken yumurta içindeki kardeşlerimin gelişebilmesi için yumurtayı ısıttığını, çevirdiğini ve sabırlı bir şekilde onun üzerinde beklemesinin gerekli olduğunu anlatmıştı. Hâlbuki şimdi annemin anlattığı faaliyetler sun'î olarak makinelerle sağlanıyordu. Önce 150 adet bölmesi bulunan tepsi şeklindeki viyollere, daha sonra da kuluçka makinelerine yerleştirildik. İçerisi karanlık olan makinede sıcak ve nemli bir hava hâkimdi. Havalandırmalar da söz konusu idi. Hele tepsilerin yavaş bir şekilde bir sağa bir sola çevrilişine ne demeli? Hâlbuki her şey taklitten ibaretti. Sadece annemin şefkati yoktu. 

Annem kuluçka sırasında yumurtayı vücudunun altında yer alan kılcal damarlarla ısıttığını söylerdi. Normal zamanlarda yerinde duramayan ve devamlı hareket hâlindeki annemi 21 gün boyunca o yumurtaların üzerinde hangi kudret kımıldatmadan tutmaktaydı acaba? Sanki annemle beraber gibi hissettim kendimi. Sabit sıcaklık altında gelişmem devam ediyordu. Havalandırma ve nem de taklitten başka bir şey değildi. Havalandırma devridâimiyle makinenin her tarafı eşit bir şekilde havalanabilmekte, böylece arkadaşlarımla ihtiyacımız olan taze oksijen sağlanmaktaydı. Yaşadıklarımdan sonra, annemin yumurtayı çevirmesinin ne kadar mühim ve hikmetli bir hâdise olduğunu daha iyi anladım. Çünkü kuluçka odasında 45 derecelik açı ile sağa ve sola doğru günde en az 6-8 defa çevriliyorduk. Bu çevirme işlemleriyle ısı düzenli ve eşit bir şekilde dağılabiliyordu. Ayrıca besin kaynağım olan yumurta sarısının bozulması ve doku farklılaşmaları sırasında hücre göçlerinin yerçekiminden zarar görmesi de engelleniyordu.
Organlarım teşekkül ettikçe ihtiyaçlarımın arttığını hissediyordum. Geliştikçe daha çok oksijen kullanıyordum ve bu oksijen hiç geciktirilmeden karşılanıyordu. Ne kadar mükemmel bir mühendislik harikasıdır ki, Yaratıcı (celle celâlühü), şekli başta olmak üzere yumurtanın bütün hususiyetlerini ihtiyacımı karşılayacak şekilde yaratmıştı. Kabuktaki yaklaşık 14.000 gözenek vasıtasıyla dışarıdan aldığım oksijeni, karbondioksit olarak pasif difüzyon yoluyla yine aynı gözeneklerden dışarı attım. Bu mükemmel programlama, et ve kemikle donatılmamda önemli rol oynadı. Gözeneklerin diğer mühim bir işi de yumurta içinde oluşan su buharını dışarıya çıkarmaktı. Eğer gözenekler gereğinden küçük olsaydı oksijensiz kalarak ölecektim. Yumurtadaki gözeneklerin gereğinden daha büyük olması hâlinde de, yumurtanın besin maddesi içindeki suyun buharlaşmasıyla yumurta kuruyacak ve ölümüm gene kaçınılmaz olacaktı. Bu harika durum, Allah'ın (celle celâlühü) ilminin ve kudretinin yumurta kabuğundaki gözeneklerde bile ne kadar hassas şekilde tecelli ettiğini gösterir. 

Yumurtayı terk etme vaktimin yaklaştığını hissediyordum. O kadar büyümüştüm ki, kuluçka devresinin sonlarında oksijen ihtiyacım iyice artmış ve gözeneklerden içeri giren oksijen de ihtiyacımı neredeyse karşılayamaz olmuştu. Ek oksijen ihtiyacım nasıl karşılanmıştı acaba?! Beni tepsilere dizerken sorduğum 'Acaba neden yumurtanın sivri tarafını aşağı gelecek şekilde yerleştiriyorlar?' sorusunun cevabını da bulmuştum bu arada. Her şeyi bilen Kudret-i Sonsuz, o muhteşem programında elbette bunu da tanzim etmişti. Haşlanmış bir yumurtayı soyduğunuzda, yumurtanın küt tarafında göreceğiniz hava odacığı, işte bu son dönemimdeki ihtiyacı karşılamak üzere yaratılmıştı. Çıkmaya yakın dönemde sevk-i İlâhî ile bu hava odacığının zarını gagamla deldim ve orada saklı tutulan oksijeni ciğerlerime çekerek ilk defa solunum yapmaya başladım. İhtiyaç ânıma kadar bu bölümdeki zarı delmemem ve zorunluluk hâlinde buraya yönlendirilmem tesadüfle açıklanabilir mi? Bu kadar hassas bir işi bu şuursuz hâlimizle nasıl yapabiliriz?"

Civcivin lisan-ı hâliyle anlattığı bu hakikatlerden arkadaşımın seslenmesiyle sıyrıldım. Aslında her varlık lisan-ı hâliyle bir hakikati dillendiriyordu. Evet, hikmet nazarıyla bakabildikten sonra, sadece civcivde değil, her şeyde O'nun varlığını, birliğini ve tasarrufunu görmek mümkün. Her varlığın, kendisine verilen vazifeyi, şaşırmadan, yorulmadan ve en mükemmel şekilde yerine getirmesini, insanın, tabiata, tesadüfe ve sebeplere havale etmesi hiç akıl ve mantıkla bağdaşır mı? Öyle ise insan, kendisine yakışır bir tarzda kâinata ibretle bakmalı, onu hikmetle konuşturmalı, derin bir tefekkürle yaratılış sırlarını anlamaya çalışmalıdır.