Popüler Yayınlar

2 Kasım 2013 Cumartesi

Çocuğunuz annesini unutmasın

Çalışan annelerin en büyük kararsızlığıdır bebeğine bakması ya da işini tercih etmesi. Bakıcıya emanet etmede karar kılınsa bile birçok soru beraberinde gelir. Bakıcı ararken nelere dikkat etmek gerekir? Kaç yaşında ya da kaç aylık bir bebeği bakıcıya emanet edip işe başlamak doğru olur?
Bir kadının belki de sahip olabileceği en kutsal sıfattır ‘annelik.’ Bu sıfatın verdiği sorumluluk ve duygusal hissiyatla Allah’ın bahşetmiş olduğu emanete en güzel şekilde sahip çıkmak, onu yetiştirmek ister. Bu yüzden çalışan kadının hayattaki en büyük ikilemlerinden biridir annelik görevi ve iş hayatı arasında yapmak zorunda kaldığı seçim. Daha gebeliğin ilk aylarında başlar soru işaretleri. Bebeğime ben mi bakmalıyım, onu anneannesi/babaannesine mi bırakmalıyım, yoksa bir bakıcı mı tutsam, peki güvenilir bakıcıyı nereden bulacağım?
Bir bebeğin ilk aylarda yaşadıkları ileriki yaşlarda sahip olacağı karaktere de yansıyor. Bu sebeple çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı Doç. Dr. Mazlum Çöpür, bir annenin en azından üç yaşına kadar çocuğuna kendisinin bakmasını tavsiye ediyor: “Bebeğin  annesine bağlılığını geliştirmesi ilerideki ruh sağlığı ve zihinsel gelişimi açısından çok önemli. Anne sadece bebeğin fiziksel ihtiyaçlarını sağlamaz. Bir annenin içten gösterdiği sevgi, şefkat, sıcaklık, ilgi çocuğun güvenli bir bağlanma geliştirmesine ve ileride sağlıklı, tutarlı sosyal ilişkiler kurmasına neden olur. Bağlanmayı geliştiremeyen çocukların sosyal ilişkileri tutarsız ve çekingen olur ve sorunlar yaşar. Güvenli bağlanma dediğimiz sürecin geliştirildiği dönem de üç ay-üç yaş arasıdır. Bu yüzden mümkünse ilk üç yıl bebeğe annenin bakması gerekir.”
Fiziksel bakımdan çok, duygusal bakım önemli
İş hayatına devam etme kararı alan anneyi bakıcı bulma konusunda zor bir süreç bekler. Eğer çocuğu bırakabilecek akrabalar da yakın çevrede yaşamıyorsa bebeği emanet edecek birini bulmak bir hayli zaman alır. Uzman Doktor Mazlum Çöpür, bu durumda duygusal yönden çocuğa yakın davranacak birinin tercih edilmesi gerektiğini anlatıyor: “Bir annenin bakıcı bulurken önceliği fiziki olarak iyi bakım veren bakıcıdan çok, çocuğu seven, ona sevgi ve şefkatini gösteren, çocukla konuşan, oynayan, soğuk davranmayan biri olması gerekir. Fiziki bakım elbette önemli ancak duygusal yönden çocuğa iyi bakmak daha önemli.”
Bakıcıya emanet edilen çocukla ilgili yaşanan bir diğer sorunsa çocuğun gittikçe anneden uzaklaşması ve bakıcıya bağlanmasıdır. Çöpür, bu durumda annenin kendisini sorgulaması gerektiğini vurguluyor: “Bir çocuk annesinden daha çok bakıcıya yakın davranıyorsa annenin düşünmesi gerekir. Anne ya çocukla çok az vakit geçiriyor ya da birlikteyken onunla yeterince ilgilenmiyordur.” Çocuğun sağlıklı gelişimi açısından anne ve bakıcının çocuğa yaklaşımının da aynı olmasını ve birbiriyle çelişmemesini de hatırlatıyor Dr. Çöpür.

‘Bakıcı sorunluysa çocuk da sorun yaşar’

Gelişim psikolojisi uzmanı Burçin Demirkan Baytar, bebeklik döneminde duygusal değişimin sağlıklı olabilmesi için en büyük görevin anne-babaya düştüğünü söylüyor: “Günümüz koşullarında anne ve babaların çoğunun yoğun çalışıyor olması nedeniyle büyükanneler, büyükbabalar, profesyonel bakıcılar ve kreşler de bebek bakımında rol alıyor ancak hiçbiri anne-babalık kadar değil.” Baytar, bakıcının problemli olmasının bebeği de etkileyeceği görüşünde: “Bebeğe bakım veren kişilerde sorun varsa, çocuğun da sorun yaşama ihtimali yüksek. Bunu her zaman bir bakıcıya bağlamak yanlış olur ama seçim iyi yapılmazsa bazen çocukta aşırı hareketlilik, kekemelik, geç konuşma gibi sorunlarla da karşılaşılabilir.”
Mümkünse büyükanneler denetiminde 25 yaş üstü bir bakıcı öneren uzman Burçin Demirkan Baytar’ın bebeği bakıcıya bırakma süreciyle ilgili de tavsiyeleri var: “Bu döneme küçük ayrılık süreçleriyle başlamak uygun olur. Bebek yarım saat başkasının bakımında olduktan sonra annesinin gelmesi gibi... Bu saat dilimi aşamalı olarak artırılır. Tabii bu hazırlık süreci de yaşa göre değişir.” Baytar’a göre bakıcı sürecinde anne ve çocuğun birbirinden uzaklaşmaması için bakım veren kişinin de dikkatli olması gerekiyor: “Anne ile çocuğun bağının güçlenmesi bakıcının da desteklemesiyle olan bir şey. Böylece bakıcı da daha sağlıklı ve pozitif bir çocuğa hizmet eder. Ayrıca anne eve geldiğinde düzenli olarak çocuğuyla kaliteli vakit geçirmeye özen göstermeli ve ona daha çok vakit ayırmalı.”

‘İkinci çocuğumu küçükken bırakmayı düşünmüyorum’

Tuğba Kabacaoğlu 31 yaşında bir gazeteci. Bebeği henüz üç buçuk aylıkken işe dönmek zorunda kalır. Bebeğine anneanne ve bakıcı birlikte bakar. Bebek beş buçuk aylık olduğunda anneanne kendi evine döner. 2 çocuk annesi olan bakıcıyla tanışma hikâyesini şöyle anlatıyor Kabacaoğlu: “Oturduğum sitede bir hanım vesilesiyle tanıştık. Evine gidip, ziyaret ettik. Kızım onu görür görmez kucağına gitti. Ki, daha çok küçüktü. O da sevgiyle sarıp sarmaladı, öptü, konuştu onunla. Bu ilk temas benim için önemliydi ve tam not vermiştim.” İlk zamanlar çok ciddi güven problemi yaşamadığını söyleyen ve bakıcısından memnun olan Kabacaoğlu yine de bebeğini çok küçükken başkasına bırakmanın zor olduğunu anlatıyor: “Şartlar ne olursa olsun bir annenin küçücük bebeğini bırakıp işe gelmesi kadar travmatik başka bir şey olamaz. Çok zorlandım tabii ki. Hatta şimdi bir bebek daha bekliyorum. Bu kadar küçükken bırakmayı düşünmüyorum kesinlikle! Çünkü o sıkıntılı süreci tekrar atlatamamaktan korkuyorum. Bu bakıcıyla değil, annelik hissiyatıyla ilgili bir şey.”

‘Çocuğumun bakıcıya olan yakınlığını kıskandım’

Muhasebe müdürlüğü yapan Fatoş Yıldırım 34 yaşında ve iki çocuk annesi. İlk çocuğunu beş buçuk aylıkken bırakıp işe başlayan Yıldırım, bakıcıya komşularının tavsiyesiyle ulaştığını söylüyor. Bu konuda şanslı olduğunu düşünen Yıldırım, ikinci çocuğunu da aynı bakıcıya emanet eder: “Çocuklarım onu çok sever hatta anneanne diye hitap ederler. Kendisinden çok memnunum.” Yıldırım, her ne kadar bakıcıdan memnun olsa da ilk zamanlar çocuğu kendisinden uzaklaştığı için kıskançlık problemi yaşamış: “Artık onunla ilgilenen, ihtiyaçlarını gideren bakıcısı olduğu için akşam eve geldiğimde benimle ilgilenmiyordu. İş çıkışı onu bakıcısından almaya gittiğimde bana gelmemek için sıkı sıkı bakıcısına sarılıyordu. Bu durum beni çok üzüyordu tabii. Bir buçuk, iki yaşına kadar da bu şekilde devam etti. O dönemde bana anne sevgisiyle yaklaşmadı diyebilirim.” Bakım veren hanımın çocuğun kendisinden uzaklaşmaması için onu sürekli kendine yönlendirdiğini de ekliyor Yıldırım. Şu an bir buçuk yaşında olan ikinci çocuğunun da aynı durumda olduğunu söyleyen anne, artık bu duruma üzülmüyor: “Kendisini şimdi daha iyi tanıyorum ve aralarındaki bu bağ hoşuma gidiyor. Çünkü böylelikle onunla ne kadar mutlu olduğunu düşünüyor, rahatlıyorum.”

‘Bebek, anne kokusuyla huzur buluyor’


Emine Köksal 38 yaşında bir ev hanımı. İki çocuk annesi olan Köksal, üç yıl önce kendi evinde çocuk bakmaya başlar. İlk baktığı çocuğun...

1 Kasım 2013 Cuma

Uyku sizi daha akıllı yapar mı?


Non-REM uykusu (NREM): Üç uyku aşamasına geçerken, beyninizdeki aktivite iyice yavaşlar ve beyin nöronlarınız eşzamanlı olarak harekete geçer.
Evre 1 NREM: İnsanlar bu aşamada uyandırıldığında uyanık olduklarına inanırlar. Uykuya daldıklarını hatırlamazlar. Bu uyku aşamasında uykuda düşme hissini (ani sıçrama) yaşayabilirsiniz.
Evre 2 NREM: Bu dönem uykumuzun büyük bölümünü kapsar. Rüya görme derin aşamalara göre daha az yaygındır ve uyuyan kişi kolayca uyanır.
Evre 3 NREM ya da kısa uyku dalgası (SWS): Bu non-REM uykunun en derin aşamasıdır. EEG çekimlerine bakılınca beyindeki birçok nöronun senkronize olarak hareket ettiği gerçeği yansıtılarak elektrik aktivitesinde (grafiğin dip ile doruk noktası arasında büyük farklılıklar var) yüksek açıklık, düşük dalgalanma görülmüştür.
Hızlı Göz Hareketleri (REM) uykusu: Bu aşama rüyaların görüldüğü, göz kapağınızın altında gözlerinizin hızlı hareketleriyle bağlantılı evredir. Kısa uyku dalgasının tam tersi olarak, beynin farklı bölgeleri senkronize değildir, fakat her bölge ayrı ayrı kendi işini yapar. Uyanınca bu aşamadaki rüyaları hatırlarsınız.
1. REM uykusu üretici olmanızı destekler: REM uykusu boyunca nörotransmitter asetilkolin yoğunlaşması uyanık olduğunuz zamankinin 2 katıdır. Bu durum, bilginin tamamen farklı parçaları arasındaki yeni ağları kolaylaştırarak nöronlar arasındaki bağlantının değişimini destekler. Beatles'ın Yesterday şarkısını rüyasında yaptığı söylenir. Ayrıca Frankenstein'de uykuda üretilmiştir.
2. Rüyalar uykumuzun içine işler: Rüyaların sadece REM uykusunda oluştuğu fikri tam olarak doğru değil. Biz gerçekte uykunun her evresinde rüya görebiliriz ve hatta uyanıkken bile (hayaller gibi). Buna rağmen, rüyaların REM uykusunda non-REM uykusundan daha yaygın olduğunu söylemek adilcedir. Ayrıca bu uyku döneminde daha canlı, duygusal ve garip olabilirsiniz.
3. Uykusuzluk antidepresandır: Uykusuzluk bir çeşit yarı-keyif haline yol açabilir ve 1970'li yılların başından beri depresyon tedavisinde kullanılmıştır. Malesef, hastalar biraz fazla uyuduklarında moral bozukluğu sıklıkla geri döner. Tedavi olarak bir ikazla birlikte kullanılmak zorundadır. Uzun süreli uykusuzluk hafızada bozukluğa ve diğer sağlık problemlerine yol açar.
4. Uyku ihtiyacımız genel olarak çeşitlilik gösterir: Tepki süresi test edilerek elde edilen uyanıklık ölçümleri uykuya ne kadar ihtiyacımız olduğu konusunda büyük farklar olduğunu ortaya çıkardı. Pennsylvania Üniversitesi'nde yürütülen araştırmada, 8 saat uyku birçok insan için aldatmacadır. Fakat tahminen nüfüsun yüzde 5'ine 5 ya da daha az saat uyku yetiyor.
5. Bazıları için geç yatmanın bir bahanesi var: Erken yatıp erken kalkmak herkes için geçerli değildir...