Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan, sık sık nazarlarımızı
kâinat kitabına tevcih etmekte, kader, kudret, ilim ve irade kaleminin
kâinattaki icraatına dikkatlerimizi çekmekte ve mü'minleri tefekküre,
araştırmaya sevk etmektedir.
Kur'ân, insanlara dinî, ahlâkî, hukukî kanunlar
ve kaideler getirmekle kalmamış, aynı zamanda şu âna kadar bilinebilen en
mükemmel koruyucu hekimlik kaidelerini ve prensiplerini de vaz'etmiştir. Hattâ
diyebiliriz ki Kur'ân, sadece koruyucu hekimlik ile alâkalı sahalarda değil,
diğer bütün alanlarda da getirdiği hükümlerle insan sağlığını korumayı hedef
edinmiştir.
İslâm ve onun yüce kitabı Kur'ân, her şeyden
önce insanı muhatap almakta ve her şeyi ile ona hitap etmektedir. Bu sebeple de
Kur'ân, her türlü bedenî ve ruhî hastalıktan insanların korunmasını istemekte
ve bu konularda da sağlam ve esaslı prensipler ve kanunlar getirmektedir.
Kur'ân'ın gösterdiği bu sağlam ve temel esaslar, öncelikle insanın rûhen ve
bedenen hastalanmamasını emniyet altına almakta; fakat hastalandığında da
tedavi yollarını ve usullerini insanlara işaret etmektedir.
Kur'ân'da bazı gıda maddeleriyle birlikte bazı
meyvelerin adı zikredilmiş; fakat geniş ve tafsilâtlı bir biçimde bu maddelerin
özelliklerine yer verilmemiştir. Bu ölçüde geniş ve tafsilâtlı bir besin
bilgisinin bulunması da zaten onun gayesine ters düşerdi. Ancak bu konuda
dikkat çekici bir husus vardır ki, o da bu gıda maddeleri ve meyvelerin adıdır.
Kur'ân'da zikredilen bu gıda maddeleri ve meyveler, insan sağlığı için mutlaka
lüzumlu olan protein, karbonhidrat ve yağları ihtiva etmektedir. Proteinli yiyeceklerden
et, balık ve sütü zikreden Kur'ân, karbonhidratlı yiyeceklerden ise, buğday,
soğan, sarımsak, mercimek, hurma ve üzüm gibi sebze ve meyveleri zikretmekte ve
nebatî yağlardan bahsetmektedir.
Pek çok yiyecek maddesinin arasında bunların
zikredilmesi tesadüfî değildir. Çağımızda çok daha iyi anlaşılmıştır ki, bu
maddelerin insan sağlığında çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Hattâ
diyebiliriz ki, insan sağlığını koruyan bu gıda maddeleridir. Kur'ân, bunları
zikretmekle, insan sağlığını korumaya vesile olan maddeleri zikretmiş olmakta
ve insanların, bu gıda maddelerine dikkatlerini çekmiş ve bunlara olan
ihtiyaçlarını belirtmiş olmaktadır. Çağımızdaki beslenme uzmanları da aynı şeyi
söylemektedirler. Zîrâ beslenmede gıda seçimi, bunların sağlığa tesiri, aşırı
beslenmenin zararları veya yetersiz beslenme gibi konular önemli bir yer tutar.
Kur'ân'da adı geçen besin maddelerinin; Kur'ân
gibi İlâhî, mu'ciz ve kıyamete kadar gelecek insanlara rehber olan bir kitapta
zikredilmesinin hikmetleri olmalıdır. Yani bunlar maksatsız zikredilmiş
olamazlar. Muhakkak bunların insanlara ziyade bir faydası olmalı ki, dünya
üzerinde bulunan birçok sebze ve meyveden sadece bunlar zikredilmiştir. Tabii
bu sözümüzle zikredilmeyen diğer gıda maddeleri ve meyveler faydasızdır da
demek istemiyoruz. İşte biz bu makalemizde, Kur'ân'da adı geçen bu gıda
maddeleri içinde sadece meyvelerin insan beslenmesindeki yeri ve tıbbî
faydaları, şifâ yönleri üzerinde durmak istiyoruz. Fakat bununla birlikte,
Kur'ân'da zikredilen bu besin maddelerinin zikrediliş sebebi ve hikmeti sadece
bundan ibarettir de diyemeyiz. Çünkü bu meyvelerin birçok hikmeti olabilir.
Bizim ele aldığımız husus, belki yüzlerce hikmetinden sadece biridir. En
iyisini Allah bilir.
Kur'ân'da zikredilen meyvelerin, iyi bir besin
kaynağı ve bazı hastalıkların tedavisinde müessiriyetini bugünkü tıp da kabul
etmektedir. Onun için bu makalede, Kur'ân'da zikredilen bu meyvelerin tıbbî
faydaları hususunda bugünkü tıbbın ne dediği de imkân ölçüsünde verilecektir.
Ayrıca bu meyvelerin terkibinde bulunan maddelerin neler olduğu hususu, işin
ehli kimselerin eserlerinden aktarılacaktır.
Bu makaleyle muhterem okuyuculara, "Modern
tıbbın uyguladığı tedavi usullerini bırakın, makalede anlatılacak Kur'ân'da
zikredilen meyvelerle tedavi olun!" denmiyor. Makalenin gayesi, tedavide
kullanılan ve faydası günümüzde de anlaşılmış olan bu maddeler üzerine
eczacılarımızın eğilmesi, onlara dâir gerekli deneylerin yapılması, eczanelerde
gerekli terbiye ve terkibi yapıldıktan sonra; onların merhem, macun, tablet,
şurup veya damla olarak halka arz ve tavsiye edilmesidir.
Tıbbî faydaları zikredilecek meyvelerin, herkes
için ve her zaman faydalı olacağını söylemek de doğru olmaz. Çünkü her insanın
mizacı, ilâcın (meyvenin) miktarı, kullanış tarzı, yaşadığı coğrafî bölge,
hastadan hastaya farklı neticeler hâsıl edebilir. Tabipler şu hususta
hemfikirdirler: "Aynı hastalığın ilâcı, yaş, zaman, âdet, önceki gıda,
alışkanlığın tesiri ve tabiatının kuvvetine göre değişir." Onun için şu hastalık
veya rahatsızlıklara faydalıdır dediğimiz bir meyvenin faydasını görmeyenler,
bunu yukarıda söylediğimiz sebeplere bağlamalıdırlar.
Günümüzde sentetik maddelerle hazırlanan bazı
ilâçların yan tesirlerinden dolayı kullanımı terk edilirken, bunun yanında yan
tesiri çok az bitki menşeli ilâçlara ilginin arttığı da bir gerçektir. Bu
sebeple ilim ve teknolojide ileri ülkeler sanayilerinde nebatî menşeli hammadde
kullanmaya başlamışlardır. Bu makalenin, işin meraklıları ve mütehassıslarına
bu hususta bir fikir vereceği kanaatindeyiz. Bu mesele; hem Kur'ân-ı Kerîm'i
iyi bilen, hem de beslenme ve tıp sahasında mütehassıs olan kimse veya kimseler
tarafından müştereken yapılması gereken bir çalışmadır. Bu mütevazı çalışma,
böyle bir teşvikte bulunma düşüncesiyle kaleme alınmıştır.
Şimdi, Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilen meyvelere
ve bunların faydalarına geçebiliriz.
1. Hurma
Hurma, Kur'ân-ı Kerîm'de, hurma ve hurma ağacı
olarak 20 defa geçmektedir.
"Allah o su sayesinde sizin için ekinler,
zeytinlikler, hurmalıklar, üzüm bağları ve çeşit çeşit meyveler yetiştirir.
Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak bir ders var!" (Nahl, 11).
Hurma'nın zikredildiği diğer âyetler: Bakara, 266; Ra'd, 4; Meryem, 23, 25;
En'âm, 99, 141; Rahmân, 11, 68; Nahl, 67; İsrâ, 91; Kehf, 32; Tâhâ, 71;
Mü'minûn, 19; Şuarâ, 148; Yâsîn, 34; Kâf, 10; Kamer, 20; Hâkka, 7; Abese, 29.
Hurma ile alâkalı Hadîs-i Şerîfler:
"Acve1, Cennet meyvelerindendir. O,
zehirlenmeye karşı şifadır." (Tirmizi, Tıp, 22) "Sabahleyin aç karına
hurma yiyin, çünkü bağırsak kurtlarını öldürür." (Kenzu'l- Ummâl,
X,26)
Hurma, bedenî ve zihnî gelişmeyi sağlar.
Besleyicidir, kansere karşı koruyucudur. Zihnî yorgunluğu giderir. Anne
sütünün, bol ve besleyici olmasını sağlar. Yeni doğum yapan kadınların hurma
yemesi tavsiye edilmiştir. Boğaz ağrısını keser. Bronşit, öksürük ve soğuk
algınlığının şikâyetlerini giderir. Kemik hastalıklarında faydalıdır.2
Hurma, meyveler içinde vücut için en
gıdalısıdır. Aç karınla yemeğe devam edildiği zaman kurtları kurutur ve
zayıflatır, azaltır veya öldürür.
Hurma şırası, mideye ağır gelir; fakat taze kan
yapar. Hurmanın az yenilmesi şifa, çok yenilmesi ise gıdadır. Acve hurması
zehirlenmeye, bilhassa soğuk mizaçlı zehirlere ve akrep sokmasına karşı
faydalıdır.3
Bugün modern tıp, hurmanın insan vücudunun
canlı ve sıhhatli kalabilmesi için çok önemli 10 çeşitten fazla elemente sahip
olduğunu keşfetmiştir. Aynı zamanda hurmada organlara bol miktarda hareket ve
ısı enerjisi kazandıran, hazmı ve özümlenmesi kolay şeker bulunmaktadır.4
Yine hurma, bütün temel vitamin ve proteinlere
sahiptir. Ve bu yüzden modern tıp, bu meyveye "baş gıda" olarak
bakmaktadır. Zîrâ bir insanın, muhtaç olduğu bütün elementleri ihtiva ettiği
için sadece hurmayla yaşaması mümkündür.5
Bilindiği gibi bugün doktorlar, kadına doğum
yaptığı gün hazmı kolay bir mâyi (sıvı) ile şekerli bir yiyecek verilmesini
gerekli görürler. Bunun gayesi, annenin zayıf ve mecâlsiz vücuduna ve yorgun
azalarına enerji ve canlılık kazandırmak ve yeni doğan bebek için gerekli sütü
ifraz etmesi için, süt guddelerini harekete geçirmektir. Yeni doğan yavrunun
tek gıdası olan sütün meydana gelmesi ve terkibindeki karbonhidratın artması
için hurma, en harika tesiri göstermektedir. Ana sütünün bu terkibi ise, yeni
doğan bebeğin hayatı ve vücudunun takviyesi için zarurî olmaktadır. Yüce Allah,
Hz. Meryem'e doğum yaptığı gün hurma ve su ile gıdalanmasını emretmiştir:
"Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine olgunlaşmış taze hurma
dökülsün. Ye, iç, gözün aydın olsun!" (Meryem, 25-26)6
2. İncir
Kur'ân'da bir yerde geçmektedir: "İncire,
zeytine, Sîna dağına ve şu emîn beldeye andolsun." (Tîn, 1-3).
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve
sellem), incirin Cennet meyvelerinden olduğunu bildirerek onu şu mübarek sözleriyle
methetmişlerdir: "İncir yiyin. Eğer Cennet'ten inen bir meyve söyleyecek
olsaydım, bunun incir olduğunu söylerdim. Çünkü Cennet meyvelerinin çekirdeği
olmaz. (Çekirdeksiz denmesinden hurma ve zeytin çekirdeği gibi yenilmeden
atılan çekirdekler kastedilmektedir). İncir yiyin, çünkü o, basuru keser, eklem
ağrılarını yok eder." (Kenz, 10, 44)
İncirin hem meyve hem de ilâç olduğu hakkında
görüşler bulunmaktadır. İncirin latîf bir yiyecek olduğu, çabuk hazmedildiği ve
midede fazla kalmadığı, balgamı azalttığı, ciğerleri temizlediği, mesane
kumlarını önlediği, ciğer ve dalağın içindeki kan sinüslerini ve damarları
açtığı, meyvelerin en güzeli ve en çok sevileni olduğu söylenmektedir. Aynı
şekilde incirin ağız kokusunu gidermeye, saçı uzatmaya ve felci önlemeye vesile
olduğu bildirilmiştir. İlâç olarak da bedendeki fazlalıkların dışarı atılması
konusunda ondan faydalanılır.7
İncir posasının bağırsaklardaki toksin
maddelerin atılması, kan kolesterol düzeyinin düşürülmesi, şeker hastalarında
kan şekerinin ânî yükselmesinin önlenmesi gibi faydaları vardır.
Son zamanlarda incirin anti kanserojen tesiri
üzerinde de çalışmalar bulunmaktadır. Anti kanserojen tesir yapan maddenin
incirdeki "benzaldehit"den ileri geldiği belirlenmiştir. Benzaldehit,
57 kanserli hasta üzerinde denenmiş, 19'unda tamamen, 10'unda kısmen iyileşme
görülmüştür. 19 hastanın durumunun ise daha iyiye gittiği tespit edilmiştir.8
Ham incir sütünün, hâricen kullanıldığı
takdirde siğillerin zamanla küçülmesinde hattâ kaybolmasında rol aldığı
söylenmektedir.9
İncir; müzmin öksürük, bâsur hastalığı, mafsal
ağrıları, boğaz, göğüs ve gırtlak sertliğine karşı faydalıdır. Karaciğer ve
dalağın temizlenmesinde tesirlidir. Mideden balgam karışımının temizlenip
atılmasında rol alır. Su ve süt içinde kaynatılıp içilirse, çiçek ve kızamık
hastalıklarına karşı faydalıdır. İncir; soğuk ve sıcak havadan dolayı meydana
gelen nezle için faydalı olduğu gibi, ağız ve dişeti yaraları için suyu gargara
olarak da kullanılır.
İncir; hâmile ve emzikli kadınlar için ve
kulunç, mafsal, nikriz (gut veya damla hastalığı. El, ayak başparmağı, diz ve
dirseklerde şişkinlik meydana gelir. Ağrı da vardır) ağrıları ve felç
hastalıklarına karşı faydalıdır.10
İncir, nekâhet devresinin kısalmasında,
çıbanların olgunlaşmasında tesirlidir. Lapası, yanık ağrılarının kesilmesine
vesile olur.11
3. Zeytin
a. Zeytin: Zeytin, Kur'ân'da altı defa
geçmektedir: "İncire, zeytine, Sîna dağına ve şu emîn beldeye
andolsun." (Tîn, 1-3), Zeytinin zikredildiği diğer âyetler: Nahl, 11;
En'âm, 99, 141; Nûr, 35; Abese 29.
Zeytinin gövde kabukları ile yaprakları iştah
açılmasına, ateş düşmesine, idrar sökülmesine ve ishalin önlenmesine vesiledir;
ayrıca şeker hastalarında kan şekerinin düşmesinde tesirlidir. Zeytin
yapraklarında tansiyon düşürmede rol alan maddeler mevcuttur. Çok yüksek
olmayan tansiyonlu hastalarda kullanılabilir. Bağırsak solucanlarının
düşürülmesine yardımcı olur. Zeytin yaprağı mide için tahriş edici olduğundan
yemeklerden sonra alınmalıdır. Hâricen ise ihtiva ettiği tanin sebebiyle hafif mikrop
öldürücü bir tesiri olduğundan basit yaraların pansumanında kullanılır. Ayrıca
basit 1. dereceden yanıkların tedavisinde kullanılabilir.12
b. Zeytinyağı: Kur'ân'da iki defa geçmektedir
"Sina Dağı'ndan çıkan bir nebat da yetiştirdik ki, o ağaç hem yağ, hem de
yiyenlere bir katık çıkarır." (Mü'minûn, 20). Bir de Nûr Sûresi 35. âyette
geçmektedir.
Peygamber Efendimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem)
zeytinyağı ile alâkalı hadîsi: "Zeytinyağını yiyin ve onunla yağlanın.
Çünkü o, bereketi bol ve mübarek bir ağacın meyvesinden çıkartılmaktadır."
(Tirmizi, Etime 43; İbn Mace, Etime 34; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3, 497; Hâkim,
Müstedrek, 2, 398)
Çeşitli hayvanî ve nebatî yağlarla, margarinler
arasında kolesterol zaviyesinden yapılan bir mukayesede zeytinyağının onlardan
farklı olarak kandaki kolesterol seviyesini azaltıcı tesirine şahit olunmuştur.
Buna muhtevasındaki zengin doymamış yağ asitleri vesiledir. Dolayısıyla kalb ve
damar rahatsızlıklarından şikâyetçi olanların başvurabilecekleri yegâne
yağdır.
Zeytinyağının içerisinde diğer yağlarda
bulunmayan daha çok sayıda bileşikler mevcuttur; bu bileşiklerin tansiyon
düşürücü, şifa, natürel antibiyotik ve sindirime olumlu tesirinin yanında
antikanserojenik tesirlerinden de bahsedilmektedir.13
Zeytinyağı, İlâhî mesajın haber verdiği gibi
hakikaten pek harikadır. Bozulmadan uzun müddet kalabildiği gibi temizlik ve
aydınlanma işlerinden ilâç yapımına kadar geniş bir istifade sahasını
doldurmaktadır.14
Bazı âyetlerde zeytin ağacı ve zeytinden söz
edilmiş, bazılarında özellikle onun meyvesini yiyenler için, yağlı ve yemek
(katık) olarak görülmüştür. (Mü'minun, 20). Buradan hareketle Peygamberimiz'in
(sallallahü aleyhi ve sellem) asrında zeytinyağının önemli bir gıda maddesi
olduğu söylenebilir.15
Zengin besleyici maddeler ve vitaminler ihtiva
eden ve Kudret mucizesi olarak adlandırılan zeytinyağı, katı ve sıvı yağlar
arasında en kolay hazmedilenidir. Zeytinyağı, kalb-damar hastalıklarının
yanında çocukların beyninin gelişmesinde, kemiklerinin güçlenmesinde, midenin
ülsere karşı korumasında da tesirlidir; ayrıca bir vitamin deposudur ve
hücrelerin yenilenmesinde ve yaşlanmanın geciktirilmesinde rol alır.
Zeytinyağı, A, D, E ve K vitaminleri ihtiva
ettiğinden çocuklar için vazgeçilmez besin kaynağıdır. Zeytinyağı ister soğuk,
isterse de sıcak tüketilsin gastrit asitini azaltır. Safra kesesinin görevini
tam olarak yapmasına vesile olur ve yağlar içinde bağırsaklar tarafından en iyi
emilen yağdır. Kandaki zararlı maddelerin süratle temizlenmesine vesile olan
bir yapıya sahip olduğundan, karaciğerin daha düzenli ve sağlıklı çalışmasına
yardımcı olur. Rejim için zeytinyağı çok idealdir. Sarılıkta faydalıdır.
Eczacılıkta bazı ilaçları hazırlamakta kullanılır.16
Zeytin aynı zamanda önemli bir panzehirdir.
Dolayısıyla saçların dökülmesini önlemede tesirlidir.17 Bugün güzellik
mütehassısları, tabiî ve asitsiz zeytinyağının saç diplerine sürüldüğünde saçların
pırıl pırıl ve eskisinden daha kuvvetli olmasına vesile olduğunu söylemektedir.
Sürülen yağ, cildi beslemektedir. Araştırmalar, bu yağın düzenli kullanılması
hâlinde, derinin deformasyona uğramasının engellendiğini, zeytinyağında bulunan
E vitamini sayesinde hücreden kemiklere, beyinden deriye kadar insan vücudunun
yaşlanmaya karşı korunduğunu göstermiştir.
Zeytinyağı, kanda bulunan zararlı kolesterol
miktarının düşmesinde rol alır, bu da kalb krizi riskinin düşmesine vesile
olur. Batı ülkelerinde çok rağbet görmesinin en büyük sebebi kalb sağlığıdır.18
Zeytinyağı dışkıyı yumuşatarak müshil tesiri gösterir.19 Ayrıca safra söktürücü
tesirlere de sahiptir. Sabun sanayisinde geniş ölçekte kullanılır.20
4. Üzüm
Üzüm, Kur'ân'da 11 defa geçmektedir:
"Gökten su indiren O'dur. Sonra Biz onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O
bitkiden bir filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar
çıkarırız. Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve nar
bahçeleri yetiştiririz..." (En'âm, 99). Kur'ân'da üzümün zikredildiği
âyetlerin bazıları da şunlardır: Bakara, 266; Ra'd, 4; Kehf, 32; Yâsîn, 34;
Nahl, 11, 67; İsrâ, 91; Mü'minûn, 19; Nebe', 32; Abese, 28.
Üzümden, ilk ortaya çıkan filizlerinden, son
hâline kadar faydalanılır. Filizinden ilk zamanlarda incecik yeşil iplikler
çıkar ki, bunların ekşimtırak bir tadı vardır; bundan yemek yapmak da mümkün
olur. Sonra koruk çıkar ki, bu da gerek hastalar ve gerek sağlamlar için hoş
bir yiyecektir. Bundan, safra hastalarına faydalı şuruplar da yapılır.
Yemeklere konacak ekşi de kaynatılır ki, bu, ekşili kaynatılmışların en
lezzetlilerindendir. Tam üzüm olunca da yemişlerin en tatlısıdır. Yaş üzümü
askıya asarak saklamak da mümkün olabilir. Ve bu gerçekten biriktirilip
saklanan yemişlerin en tatlısıdır. Üzümden, kuru üzüm, pekmez, pestil, sirke
elde edilir.
Üzümün çekirdeği de faydalıdır. Doktorlar bundan
birtakım terkipler yaparlar ki, bunların zayıf mideler için çok büyük faydaları
olur. (Doktorlar da üzüm çekirdeklerinin çiğneyip ezerek yemek şartıyla
faydalarının çok büyük olduğunu beyan etmektedirler). Hâsılı üzüm
"yemişlerin sultanı" denmesine değer bir meyvedir.21
Üzüm, tıbbî faydaları çok kuvvetli bir gıdadır.
Üzüm ayrıca idrar artırıcı, yatıştırıcıdır; müshil tesiri de gösterir. Üzüm
büyük bir enerji kaynağıdır. Araba için benzin ne ise insan hareketinde de
enerji odur. Üzüm, kalorisi yüksek olan bir gıdadır. Bu cihetle üzüm insana
canlılık, zindelik verir. Bedenî ve zihnî gücün artmasında tesirlidir. Kan
yapımında rol alır. Vücutta biriken zararlı maddelerin dışarı atılmasına vesile
olur. Yüksek tansiyonun düşmesinde rol alır. Mide ülseri, gastrit, karaciğer
hastalıkları, dalak hastalıkları, romatizma ve mafsal iltihabında faydalıdır.
Kabızlığın giderilmesinde, kalbin kuvvetlenmesinde, kanın temizlenmesinde
tesirlidir. Hamilelerin mide bulantısını önlemeye vesiledir. Cilt temizliğini
sağlar. Nekahet devresinin kolayca atlatılmasına yardımcı olur. Böbreklerdeki
kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur.22
Üzümde C vitamini vardır. Bu vitamin, bir
binanın yapıtaşları arasına konan harca benzetilmiştir. C vitamini
eksikliklerinde eklemlerde küçük kanamalar olur. Bundan başka ciltte solgunluk,
umumi dermansızlık, sinirlilik görülür. Üzümün yorgunluğa iyi gelmesi,
kalorisinin yanı sıra, içindeki C vitaminindendir. Zindeliğe vesile olan başka
bir madde de üzümdeki A vitaminidir. Sinirliliğin giderilmesinde C vitamininin
rolü vardır, bunun yanında üzümde bulunan B1 ve B6 vitamininin yanısıra
kalsiyum ve fosforun da bu hususta tesirleri vardır. Üzüm yiyenlerde
(vitaminler sayesinde) solgunluk olmayacaktır. Bunun yanında C vitamini
sayesinde kanama odakları bulunmayacak, A ve C vitaminleri sayesinde mikrobik
hastalıklara ve bunların vücutta yapacağı menfî görüntülere rastlanmayacaktır.
23
5. Nar
Nar, Kur'ân'da üç yerde geçer: "Gökten su
indiren O'dur. Sonra Biz onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O bitkiden bir
filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar çıkarırız.
Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve nar bahçeleri
yetiştiririz…" (En'âm, 99). Kur'ân'da nar ile ilgili diğer âyetler de
şunlardır: En'âm, 141; Rahmân, 68.
Nar hakkında Hz. Ali (k.v.) şöyle
buyurmuşlardır: "Narı içindeki zarı ile beraber yiyiniz, çünkü mideyi
temizler."24
Nar meyvesi kabuğu, çiçekleri ve nar suyu kabız
yapma özelliği sebebiyle ishale karşı kullanılır.25 Nar suyunun idrar arttırıcı
ve vücuda ve kalbe kuvvet verici tesirleri vardır. Zayıflara faydalıdır. Mide,
bağırsak hastalığı olanlar, küçük çocuklar ve hamileler fazla
kullanmamalıdır.26
6. Kiraz
Kiraz, Kur'ân'da bir yerde geçer: "Ashab-ı
yemin ki ne ashab-ı yemin! Ne mutludur onlar! Dalbastı kirazlar,27 dolgun
salkımlı muzlar, yayılmış gölgeler... Şırıl şırıl akan sular... Tükenmeyen,
eksilmeyen, hiçbir surette esirgenmeyen birçok meyveler içindedirler."
(Vâkıa, 28-33).
Kirazın meyvesi, meyve sapları, çiçekleri ve
gövde kabuklarından faydalanılır. Meyveler gıda olarak tüketilmekte, diğer
kısımlar ise kurutularak ilâç yapımına hazır hâle getirilmektedir. Kiraz
sapları atılmamalı, kurutulup saklanmalı. Bunlar çay gibi demlendirilip
içildiğinde, idrar söktürücü ve bedeni toksinlerden kurtarıcı tesire sahiptir.
Meyvelerde şekerler, elma ve limon asidi, A ve C vitaminleri, saplar ve gövde
kabuklarında ise tanin ile potasyum tuzları vardır. Meyveleri lezzetli bir
gıdadır ve aynı zamanda idrar söktürür, böbreklerde biriken zararlı maddelerin
atılmasına yardımcı olur.28 Kanın temizlenmesine yardım eder, nıkris,
romatizma, damar sertliği ve mafsal kireçlenmesinde faydalıdır. Karaciğer
şişliğine iyi gelir; safra akışının normale dönmesine, sinirlerin
kuvvetlenmesine, vücut direncinin artmasına, sivilcelerin önlenmesine ve
susuzluğun giderilmesine vesiledir.
Ağaç kabukları ateş düşürücü ve kabız yapıcı
bir tesire sahiptir. Çiçekleri, göğsün yumuşamasında ve öksürüğün
giderilmesinde tesirlidir. Yaprakları müshildir.29
7. Muz
Muz, Kur'ân'da sadece bir yerde geçer:
"Ashab-ı yemin ki ne ashab-ı yemin! Ne mutludur onlar! Dalbastı kirazlar,
dolgun salkımlı muzlar, yayılmış gölgeler... Şırıl şırıl akan sular...
Tükenmeyen, eksilmeyen, hiçbir surette esirgenmeyen birçok meyveler içindedirler."
(Vâkıa, 28-33).
Talh-i mendûd, meyvesi aşağıdan yukarı istifli,
sıvama muz demektir. Talh, müfessirlerin çoğuna göre muz ağacıdır. Mendûd da
"tarak gibi birbirinin üzerine dizilmiş" mânâsındadır.30 Bazıları muz
olmadığını söylemiştir. Bunun dünya muzuna benzer, meyvesi baldan tatlı bir
ağaç olduğu zikredilmiştir. Daha başka türlü mânâ verenler de vardır.31
Muz, vücudun ihtiyacı olan bütün maddeleri
karşılar. Kemiklerin gelişmesine, nekâhet devresinin kısalmasına vesiledir.
Sinir zaafiyeti ve yorgunluğun giderilmesinde bazı tesirleri vardır. Böbrek ve
mafsal iltihabında, bağırsak hastalıklarında faydalıdır. Müzmin kabızlık
çekenler fazla yememelidir.32 Muz olgunlaşınca içindeki nişasta şekere dönüşür
ve diğer değerli maddelerle birlikte çabucak kana karışır. Olgun bir muz 1 saat
45 dakikada sindirilir. Muz, midede yeni koruyucu hücreler oluşmasına, ülserin
ilerleyişinin durmasına ve iyileşmesine vesile olur.33
Netice
Kur'ân-ı Kerîm, çeşitli ilim ve bilgilerle dolu
bir denizdir. Bu denizin incilerini elde etmek isteyen kimsenin, onun
derinliklerine dalması gerekir. Şimdiye kadar ilim adamlarının yazdıklarının ve
kütüphanelerde bulunan, Allah'ın bu yüce kitabına hizmet maksadıyla meydana
getirilen büyük ve nefis kitapların çok olmasına rağmen, Kur'ân, enteresan
bilgilerle; inci ve mücevherlerle dolu olarak kalmakta ve zaman zaman bunları
bize açmaktadır. O, akılları ve fikirleri hayrete düşürecek şeylerle, İlâhî
nurlarla, kudsî feyizlerle, nuranî hediyelerle, insanlığı bedbaht hayattan ve
onun yakıcı ateşinden kurtarmaya kefil olacak şeylerle doludur.
Peygamber Efendimiz'in (sallallahü aleyhi ve
sellem) ifadesiyle; "Onda öncekilerin haberleri gibi, sonra geleceklerin
de haberleri mevcuttur. Aranızda çıkacak meselelerin (ihtilafların) hükmü de
vardır... Bir de onun bedî (orijinal) mânâları tükenmez, çok tekrarlanmakla
eskimez..."34 Yani o tükenmez bir hazinedir. Onun için her asırda
Kur'ân'ın yüzlerce tefsirini yazan değerli âlimler, Kur'ân'ın değişik yönlerini
ele alıp tefsir etmişler, Müslümanlar da bunlardan istifade etmişler ve
etmektedirler. İnşâallah kıyamete kadar da "Bedî (orijinal) mânâları
tükenmez." hükmünce, Kur'ân'ın değişik yönleri ele alınıp tefsir edilecek,
kapalı çok yönleri gün yüzüne peyderpey çıkacaktır.
*Sakarya Üniv. İlâhiyat Fak. Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Davut Ayduz
dayduz@yeniumit.com.tr
Dipnotlar
Acve hurması; Peygamberimiz (sallallahü aleyhi
ve sellem) Medine'ye hicret ettikten sonra bizzat kendi eliyle dikerek
yetiştirdiği bir hurma cinsinin adıdır. Rengi siyaha yakın, iri taneli, gayet
güzel ve lezzetlidir. İbnü'l-Esîr, en-Nihâye, Acve md.
Ayhan Yalçın, Şifalı Bitkiler Ansk., Geçit
Kitabevi 1981, s.549.
A.Rıza Karabulut, Tıbb-ı Nebevî Ansk., Ankara
1994, s.323-326.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdu'l-Meâd, (trcm.
heyet), İst., 1990, 5, 24.
İnci Beşoğlu, Aile Ansk., İst., 1977, 2, 609.
Farika Teymur, Kur'ân ve Tıb'ta Hurma, Zafer
dergisi, sayı 96, s.30-31.
Râzî, Tefsîr-i Kebîr, Tîn suresi tefsiri.
Kemal Sümbül, Bilinmeyen Yönleriyle İncir,
Sızıntı, sayı 182, s.76-77.
Adil Asımgil, Şifalı Bitkiler, İst, 1993, s.
126.
A.R.Karabulut, a.g.e., 1, 346.
Ayhan Yalçın, a.g.e., s.551.
A. Asımgil, a.g.e., s.288-289.
C.Kemal Sünbül, Zeytinyağı ve Kolesterol,
Sızıntı, sayı 141, s.404.
Cumhur Erten, Sızıntı, Tabiatın Bağrında, sayı
36, s, 23-24.
Derveze, İ., Kur'ân'a Göre Hz. Muhammed'in
Hayatı, Yöneliş yay, İst., 1989. s.80.
Akdeniz'den dünyaya yayılan sağlık ve lezzet:
Zeytinyağı, Zaman, 12 Kasım 1995; A.Yalçın, a.g.e., s.610.
İnci Beşoğlu, a.g.e., 2, 612.
Zaman Gazetesi, 14 Ekim 1995, Zeytinyağı sağlık
garantisi.
A. Asımgil, a.g.e., s.288-289.
Turhan Baytop, Farmakognozi Ders kitabı, İ.Ü.
Eczacılık Fak. yay. 2, 229.
H. Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, 3, 475.
A.Yalçın, a.g.e., s.604; Hasan Günaydın, Kur'ân
Işığında Faydalı Gıdalar ve Beslenme, İst. 1995, s.189.
Polat Has, Peygamberimizden Günümüze Beslenme,
Töv., yay., İzmir 1991, s.166-169.
Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5, 382;
Mecmau'z-Zevâid, 5, 96.
Turhan Baytop, a.g.e., 2, 208.
Ayhan Yalçın, a.g.e., 582.
Bu şekildeki meâl, Elmalılı'ya aittir.
İlhan Yardımcı, Halk ilaçları ve şifalı
bitkiler, s. 99.
Adil Asımgil, a.g.e., s.163; Ayhan Yalçın,
Şifalı Bitkiler Ansk. s. 567.
İbn Kayyim Zâdu'l-Meâd, 5,61.
H.Yazır, a.g.e., 7, 399.
A.Yalçın, a.g.e., s.580; H.Günaydın, a.g.e.,
s.135.
Polat Has, a.g.e., s.186.
Tirmizî, Fedâlilü'l-Kur'ân, 14.