Bir kadıncağızın
kocası vefat etmiş. Kalbi kırık kadın, çok sevdiği eşine manevî hediyeler
göndermek isteyince aklına evlerinin hemen yakınındaki Kur’an kursu gelivermiş.
Orada ders gören
talebelere hatimler okutturmuş, dualar ettirmiş. Daha sonra da, hatimleri ve
duaları mukabilinde kat’iyen ücret almayan, okuduğu hatimden dolayı bir bedel
almanın “Allah’ın dinini değersiz bir menfaat karşılığında satmak” olduğuna
inanan bu talebelere vermek istediği parayı bir türlü kabul ettiremeyince,
güzel bir helva yapmış. Talebe odalarını tek tek geziyor, kapıyı vuruyor,
içeriden ses gelir ise bir tabak helva bırakıp gidiyor imiş.
Bir gün önce de
kursun hocası, “hayatı devam ettirmeye yetecek miktarda yiyecek, içecek ve
Cenâb-ı Allah’ın nasip ettiği her çeşit nimet” manasına gelen rızık konusunu
anlatmış. “Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek
Allah'a ait olmasın.” (Hûd Sûresi, 11/6) ve “Asıl bütün mahlukların rızıklarını
veren, kâmil kuvvet ve tam iktidar sahibi Allah Tealadır.” (Zâriyat Sûresi,
51/58) meallerindeki ayet-i kerimeleri açıklamış.
Rızık temini için,
zillete, mânen dilenciliğe ve sefalete düşmenin yanlış olduğunu; ancak, israfa
alışmış kanaatsiz insanların rızık korkusuyla din, namus ve izzetlerini feda
edebileceklerini; üç kuruş için başkalarının ayaklarını öpmek kadar mânen bir
dilencilik vaziyetine düşebileceklerini beyan etmiş. Dersin sonunda da, israf
ve kanaatsizlik etmeyen, verilen imkanları kötüye kullanmayan herkesin zarurî
rızkı mutlaka bulacağını, bu konuda Allah’ın taahhüdü olduğunu söylemiş ve
“Rızık Allah’tandır, O sizin rızkınızı da verecektir.” demiş.
Talebelerden bir
tanesi hocanın sözlerini yan gelip yatmak ve yiyecek-içecek beklemek şeklinde
anlamaz mı!.. “Nasıl olsa rızık Allah’tan, o gelip beni bulur. Onu elde etmek
için hiç bir şey yapmayacak; hiç gayret göstermeyeceğim.” demiş. İki cümlelik
düşüncesinde belki on tane yanlış bulunan talebe başlamış rızık beklemeye.
Birinci gün..
ikinci gün.. derken üç gün aç-susuz beklemiş, ama gelen giden yok. İşte o gün,
ücret kabul ettiremediği iffetli talebelere helva yapan kadının, onu dağıttığı
gün imiş. Bizim muzip talebe dışarıdaki sesi duyunca kapı aralığından ne olup
bittiğini anlamaya çalışmış. Bakmış ki, tabak tabak helva onun odasına doğru
geliyor.. kadın kapıyı çalıyor; içeriden ses gelirse bir tabak helva bırakıp
yan odaya geçiyor.
Az sonra bizimkinin
kapısı da çalınmış. Ama o söz vermiş bir kere, “Hiç bir gayretim, müdahalem olmayacak,
bakalım rızık geliyor mu?” demiş ve bundan dolayı da hiç sesini çıkarmamış.
Kadın bir iki defa daha kapıyı vurup içeriden ses gelmeyince helva bırakmadan
gidecek olmuş ki, o sırada talebe can havliyle bir kaç kere öksürmüş. Öksürük
duyulunca bir tabak helva da onun için bırakılmış.
Daha kadın gider
gitmez, üç gündür aç-susuz rızık bekleyen talebe hemen koşmuş, helva tabağını
kapmış ve yemeye başlamış. Hem yiyor hem de kendi üslubuyla; “Ya Rabbi, bildim
ki rızık Senden. Veriyon veriyon ama öksürtmeden de vermiyon.” demiş.
Evet, herşey
Allah’tandır. Fakat, Cenâb-ı Hak, sebepleri kudretine perde yapmıştır. Bizim
fiilerimiz, yapıp ettiklerimiz de birer sebeptir. O sebeplerin ötesinde
kudret-i ilahiye vardır. O’na dayanmak, herşeyin neticesini O’ndan beklemek ve
tevekkül etmek ise, aradaki sebepleri bütün bütün reddetmek değil; esbabı,
dest-i kudretin perdesi bilip onlara riayet etmektir.
Müminler,
sebeplerin gereğini yapmalı, bunu bir çeşit fiilî dua olarak telâkki etmeli,
neticeyi yalnız Cenâb-ı Hak’tan istemeli, O’ndan bilmeli ve O’na minnettar
olmalıdır.
Bu bahsi de bir
rehnümânın şu sözleriyle bitirelim: Hiç kimse demesin, “İçime şu geliyor, bu
geliyor.. şöyle bir kalbî problemim var..” İçine o geliyor da sen üstüste kırk
gece kalkıp o iş için ağladın mı? Başını yere koydun, alnını yaşlar içinde
buldun mu? Neden mazeret beyan ediyorsun? Yüreğinle Allah’a teveccüh et, yalvar
yakar! “Tut elimden Allahım, tut ki edemem Sensiz” de.
Alvar İmamı ne
güzel söyler:
Sen Mevlâ’yı
sevende
Mevlâ seni sevmez
mi?
Rızasına iven de
Hak rızasın vermez
mi?
Sular gibi çağlasan
Eyyub gibi ağlasan
Ciğergâhı dağlasan
Ahvalini sormaz mı?
Rica ederim, O’nun
uğrunda yüreğinizi parçalamadan yüreği parçalanmış insanlara lûtfedilen şeyleri
beklemeyin. O bazen ekstradan da lütfedebilir; ama umumiyetle aldığınız risk
kadar, gösterdiğiniz gayret ve cehd kadar mükafat vardır. Hele siz bir gecenize
gündüz boyası çalın, O da sizin gecenizi gündüz yapsın. Siz dünya gecelerinizi
gündüz yapın, O da ahiret karanlıklarını aydınlığa tebdîl eylesin..
Evet, biz,
Rabbimizden istediğimiz şeyler karşısında hiç olmazsa öksürdük mü acaba?!..
OSMAN ŞIMŞEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder