Sen melek kanatlarında taşman ilkbahar yağmurlarından daha çok ağladın benim için. Sen, sana tam layık olamayan oğlunun hasretiyle çorak topraklar gibi yandın, kavruldun. Göğü yıldızlarla dolu gecelerde kalkıp benim için içli dualar ettin.
Ve ben biliyorum;
"Anamın duaları üzerimde olmasa
Yıkılır sırtımı verdiğim duvar
Kopar, ellerime gelir tutunduğum dal
Kapımı çalmaz bahar"(1)
Köyümün kekik kokulu yaylalarını özlüyorsam ben, o yaylalarda çocukluğumun sevecen günlerini buluyorsam yeniden, hep sendendir! Çocuk yanlanma, çocukça tavırlarıma tahammül edişin şimdi bile aklıma geldikçe, gözlerim dolu dolu olur. Ellerini saçlarımda hissettiğim anlar, en güzel ipekten dokunuşlardı benim için. Başımı dizlerine koyduğum dakikalarda sonsuzluğa yelken açmış hissederdim kendimi.
O şefkat, o güven, o güzelim sevda ve sözlerine akseden kalbinin titrekliği, beni ben yaptı bilesin. Yüzünün nakısı, gözlerinin buğusu ve kirpiklerinden damlayan yaşlar, duygularımı filizlendiren anılar oldu. Ama en çok da Rabbime yönelişlerin ve gönülden duaların, ruhumda yer eden ebedi güzelliklerindi.
"Bir merhamet, bir sıcaklık, bir gurur
"Yavrum!" diyen sesinde
Ve huzurun günde beş vakit nabzı vurur
Beyaz tülbentinde, seccadesinde"(2)
Veysel Karani'yi anlatırdın bize, Peygamber hanesine gidip de Sevgililer Sevgilisini görmeden gelen o büyük insanı,sen sevdirmiştin bize. Anne sözünü tutmayı, anneleri üzmemeyi, kendi hassasiyetinle anlatmaya çalışırdın. Bir yandan da yüreğinin kuytuluğundaki serinliklerle içten içe mutluluk duyardın. Sürmeli gözlerinde parıldardı mutluluğun. Göklerin iltifatı vardı üzerinde, taze yüreğinin ürkek heyecanlan vardı.
"Gözlerinde taptaze bir bahardır dört mevsim
Sevgi enginliğinde kim sana eş olabilir, kim?
Ayağının altına sermiş cenneti Rabbim
Anne... Büyük Allah'ın büyük eseri anne!"(3)
Kim bilir sana ne sevinçler yaşattım, belki de farkında olmadığım ne hüzünler... Ama bildiğim bir şey vardı ki; anne, sen benim özlediğim "sılam"dın. Aslında ben köyümü özlemiyordum, özlediğim sendin. Senin, yüreğime dokunan dualarında özlediğim. Görmeye dayanamadığını göz yaşlanndı, sevdandı hasret duyduğum. Sende tattım ilkleri. Sen, nakış nakış işledin güzellikleri ruhumun boş sayfalarına!
"Çocuk kulaklarımda ilk şarkı
İlk masal, ilk öğüt, ilk sır, ilk dua
Gördüğüm ilk el, yakaran Allah'a
Derleyip toparlayan evi barkı
Sürmeli gözler ki, görmüş geçirmiş
Gülümserdi yağmur sonrası gibi."(4)
Yanı başında uyuduğumda geceleri, yıldızları baş ucuma getiren annem! Sütünün ve tülbentinin beyazlığı kadar aydın dualarıyla benim için inleyen annem! Kelimeler seni anlatmaktan aciz, ben acizim senin erişilmezliğini haykırmaktan. Gönül dostu şairlerden ilham dileniyorum. Bütün şiirleri sana yürütüyorum. Senin için yazılmış kabul ediyorum bütün şiirleri. Ve senin gibiler için, bütün anneler için...
"Seni göremedim diye bu bahar
İçimde bin türlü duygunun isyanı var
Turnaların gökyüzünü sevdiği kadar
Seni sevdiğimin farkında mısın?"(5)
Mazinin küllenmiş sayfalarında seni buldukça gözlerim doluyor. "Gidebilirsin oğlum!" deyişin; ah, ne güzel nazlı hitabındı! Bağrına sevdam basarak yollardın beni gurbete. İnancın üstün gelirdi evlat sevginden. Ve şefkatin, inancın ak ikliminde yeşerirdi. Senin o yürekten fedakarlıkların keşke layık olabilseydim Hazreti Sümeyra'yı hatırlatır bana. Oğullarının sırtını sıvazlayıp da, "Eğer O'na bir şey olursa eve dönmeyin!" diyen analar anasının hitabına eş tutarım sözlerini.
"Bedir'lenen şu garip devirde sabrı, sevdanın atlastan ikliminde bir sancak gibi dalgalandıran nice anneler vardır. Ve inanıyorum ki, Fatih'ler doğuracak yaşta ceylan bakışlı cananlar vardır. Emanete sahip çıkabilmek için deniz aşırı ülkelere giden ne yiğit oğlu yiğitler vardır.
Doğum sancılarıyla başladı yolculuğum. Beşikten ötesi gurbet oldu. Karanlık gecelerde bir hilal yaptın hayalimi, seziyorum. Bulgur bulgur kaynayan yüreğinde hüzünler pişirdin.
"Hüzünlü gözlerle erdin geceye
Hüznünü, derdini saklama anne
Bugün ben ağlarım senin yerine
Yeter ki sen bir gül, ağlama anne "(6)
Senden uzak yaşadığım şu gurbet ilinde anılarla teselli bulmaya çalışıyorum. Ama yine de, "İlk emdiğim süt gibi sıcak olamıyor anılar. "
Seni şimdi çok daha iyi anlıyorum. Bize olan iştiyakını, bakışlarına yüklediğin şefkatini, kelimelerini sarmaladığın merhametini ben de bir baba olduğum günden beri çok daha iyi anlıyorum. Babamın, hayata cesur adımlarla yürüyebilmesini de artık anlayabiliyorum anne.
"Ve alnım açıksa, başım dikse
Dirliğimiz varsa, mutluysam
Yüzüme gülüyorsa böyle bu şehir
Bir beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrum
Ve yavrumsa sevdiren bana her şeyi
Bu mutluluk, bu düzen, bu bitmeyen aydınlık
Anasının yüzü suyu hürmetinedir. "(7)
Ayağını bastığın toprağı cennet bildim. Uykusuz kaldığın geceler benden bedel ister. Ve çaresizlik boynumu büker. Tek sığınağım, senin bana olan yakınlığındır. Bu yakınlığı affıma ferman bildim. Ama her şeye rağmen, benim için inlediğin dakikaların ağırlığı altında eziliyorum. Senin incilerden daha aziz gözyaşlarına, bilmem ki sünger olabilecek mi sözlerim? Sana karşı işlediğim kusurların, "öff" deyişlerin hicabını yaşıyorum. Senin "yavrum" diye atan kalbinde karşılıksız sevgiler, sınırsız affedişler saklıdır, biliyorum. Sen razı olmadan cennet bana nasıl yakın olabilir ki!
Anladım ki: "Ana başa tac imiş Her derde ilaç imiş Bir evlat pir olsa da Anaya muhtaç imiş."(9)
YAĞMUR
1) Y. Bülent Bakiler
2) Y. Bülent Bakiler
3) H.Nusret Zorlutuna
4) Gültekin Samanoğlu
5) Y. Bülent Bakiler
6) Ramazan Berk
7) Y. Bülent Bakiler
8) H. Nail Kübalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder